Akıl alır gibi değil… Bir ülke düşünün… Yanı başındaki ülkenin kentlerine sözde yöneticiler atıyor... Dünyanın dört bir yanıyla anlaşmalar yapıp komşusunu boğmaya çalışıyor... Din adamları, milletvekilleri orduda atış talimi yapıyor...
O komşu ülkede ise öyle bir romantizm yaşanıyor ki, hala daha aynı devletin çatısı altında yaşayabiliriz sanılıyor.
Bir Allah’ın kulu da “yahu bu ülkede din adamları ve milletvekilleri niçin orduda atış talimi yapıyor” diye sormuyor…
Herhalde o talimler keklik avı için yapılmıyor.
Rumlara sorsak belki onu da söyleyebilir, içimizdeki süzme romantikler de bunu inanabilir. Ancak mesele bu kadar basit değildir.
Rum Yönetimi'nde papazların Rum Milli Muhafız Ordusu'na ait silahlarla atış talimi yaptığı görüntülerle tespit edildi. Yetmedi milletvekillerinin görüntüleri de ortaya çıktı…
Abileri Yunanistan Ege’de ABD ile bir olup tüm adaları silahlandırırken, AB’nin şımarık çocuğu Rumlar da son 20 yılın en yüksek askeri harcamalarını yapıyor.
Sonra da bazı kesimler neden 40 yıllık federasyon romantizminden geri döndüğümüzü sorguluyor…
Gerçeklere uyandığımız için olabilir mi acaba? Ya da olmayacak duaya amin demeyip, egemen eşitlik temelinde iki ayrı devlet modeliyle kendi kaderimize sahip çıkma irademiz olabilir mi?
Eğri oturup doğru konuşalım. Biz Rumlarla anlaşmaya en çok ne zaman yaklaştık? Annan Planı döneminde mi? Yoksa Crans Montana’da Akıncı ile Anastasiadis arasında yapılan görüşmelerde mi?
Hayal kurmayalım…
Her seferinde uğradığımız hayal kırıklığı ve dünyanın Kıbrıs Türkü’ne verdiği sözlerin tutulmayışını bir kenara bırakalım, biz yıllardır bu görüşmeler nedeniyle evimizin önünü de süpürmeyi ihmal ettik…
Şimdi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yüceltme zamanı…
Öyle bir sistem, öyle bir demokrasi, öyle bir siyasal irade ortaya koyalım ki, kimseye ihtiyacımız kalmasın. Kıbrıs Türkü’nün başını önüne eğmeye çalışanlara karşı tek vücut mücadele edelim… Bizde söylemesi…