Mali protokol tartışmaları dinmek bilmiyor. Protokolde şu yazıldı, bu yazıldı tartışmaları üstüne türlü türlü spekülasyonlar da yapılıyor.
Sanki biz yapılması gerekenleri bilmiyormuşuz, protokolde var olması muhtemel maddeleri ilk defa duymuş gibi yapıyoruz.
Hayır bu maddelerin hiç birisi sürpriz değil. Ama biz yıllarca bunları görmezden geldik.
Sorunları halının altına süpürürsek yok olacağını sandık.
Kendimizi kandırmayalım. Artık mızrak çuvala sığmıyor. Gerçek ayan beyan ortada.
Özellikle kamuda güçlü reformlara ihtiyacımız var.
KKTC’de mevcut sistem artık sürdürülemez ve bitmiştir. Devamı mümkün değildir.
Bütçesinin yüzde 80’inin maaş ödeyen bir devlet sağlıklı bir devlet olamaz.
Ancak bu sistemden beslenenler var.
Bu sistemden beslenenler mevcut sistemin devamı için nafile mücadele ediyor.
Dünya değişti.
İki yıl süren pandeminin ardından Rusya-Ukrayna savaşıyla yaşanan ekonomik daralma, dünyadaki birçok devleti gerçeklerle yüzleştirme noktasına getirdi.
Peki biz ne yaptık?
Açık söyleyelim. Biz kışın geleceğini hesaplamadan yaz aylarında keyif çatıp kafasına göre takılan ağustos böceği gibiyiz.
O dönemde karınca gibi çalışan devletler bugün dünyanın yaşadığı global krizi daha rahat göğüslüyor.
Biz ise ekonomide yaşanan kışın dondurucu soğuğunda ağustos böceğinin yaşadığı kaderi paylaşıyoruz.
Artık aklımızı başımıza toplamanın zamanı geldi.
Bu ülkenin kendi ayakları üzerinde durabilmesi için yapılması gerekenleri kimsenin bize söylemesine de ihtiyaç yok aslında.
Biz bunları zaten biliyoruz.
Ama tüm bunları yaparken kendimize bile söylemekten ürktüğümüz hatalarımızla da yüzleşmemiz gerekiyor. Ne yazık ki bunu yapmıyoruz.
Mali protokol tartışmaları yapılırken bundan önceki iki protokolde vaat edilen paranın ancak üçte birinin geldiğini söyleyenlere de şunu sormak lazım.
Biz vaat etiklerimizin yüzde kaçını hayata geçirdik?
Bu sorunun yanıtını verirken hiç kimse “tamamız” diyemez. Önce kendimize karşı dürüst olalım.
Yoksa gerçeği bulamayız. Bizden söylemesi…