Bizim yasalarımızın çoğu İngiliz döneminden kalma.
Çok şükür ki İngilizler bize yasalar yaptı, bıraktı ve gitti… Birçok yasanın dayanağı 1950’lere 55’lere uzanıyor... Eğer bu yasalar da olmasaydı Afrika’dan farklı olmazdık…
Yakın geçmişte bu konuda yaşanan trajikomik bir örnek içinde bulunduğumuz durumun fotoğrafını da net olarak gösterdi.
Neydi olay?
Lefke’de megafonla ezan okundu. Bir kişi sesten şikayetçi oldu. Mahkemeye gitti. Mahkemede hakim ezanın megafonla okunmamasına karar verdi.
“Yüzde 90’ı Müslüman olan bir toplumda bu karar nasıl alınır?” diye eleştirildi ama hakim haklıydı.
Yaptığı savunmada da “biz yasalara göre karar veririz, yasaları değiştirecek olan siyasetçiler, yani sizlersiniz” dedi.
Ülkemizin durumu şu an budur.
Birçok yasa eksik. Bu yasalar günün koşullarına göre güncellenmeli. Ama yasaların değişeceği adres olan Meclis bu konuları gündemine dahi almıyor.
Her ağzını açan soruyor.
Tek milletvekili koltuğu için bütün ülke nasıl seçime gider? Onca para, onca kaynak nasıl heba edilir?
Bu soruların hepsi son derece haklı ve yerinde sorulardır.
Ancak burada kabahati yasalarda, yargıda aramak yanlıştır.
Burada kabahati, eğer yasalarda bir yanlışlık varsa bu yasaları yenileriyle değiştirip sistemin işlemesini sağlamayan siyaset kurumunda aramamız gerekir.
Ne yazık ki şu anda ülkede sistemsizlik sistem oldu.
Bu sadece siyasal yaşantımızda değil, devlet dairesinde, bürokrasinin işleyişinde, hemen her yerde geçerlidir.
Bir hedefe ulaşmak için önce amacı seçersiniz, sonra yolu belirlersiniz.
Bizim amacımız nedir? İlk önce bunu belirleyelim.
Devleti bu hantal ve işlemez bürokrasiden kurtarmak, daha üretken bir kamu yapısı mı oluşturmak istiyoruz.
Yoksa böyle gelmiş böyle gider mantığıyla hemen hemen her alanda yaşadığımız bu çürümeye teslim mi olmak istiyoruz?
Karar sizin… Bizden söylemesi…