Geçmişi çok çabuk unutuyoruz. Bugün 90 yaşındaki Halit Karabina’nın Adanews’te manşet olan sözlerini, her Kıbrıslı Türk okumalı.
Özellikle gençler bu toplumun neler yaşadığını, hangi badireleri atlatıp bugünlere geldiğini ne yazık ki çok çabuk unutuyor.
Yok edilmek istenen bir halk, nasıl bir direnişle, nasıl bir mücadeleyle bugünlere geldi? Bunu iyi anlamak zorundayız.
Aslında o anlayış hala daha değişmiş değildir. Bakın Pile’de yaşanan olaylara…
Orada yaşayan 500 Kıbrıslı Türkü göç ettirmek için türlü numaralar çevriliyor. Amaç köyde bulunan 1200 Rumla burayı tamamen Türklerden arındırmak.
Tıpkı bütün ada genelinden 74 öncesinde yapmak istedikleri gibi…
İngiliz generalin 1963'te yeşil bir kalemle çizdiği ve Birleşmiş Milletler'in kontrolünde yer alan 180 kilometrelik 'Yeşil Hat' bugün yeniden tartışma konusu.
Hattın eni Lefkoşa şehrinde birkaç metreye kadar düşerken bazı bölgelerde de 7 kilometreye kadar çıkıyor. Ada topraklarının yaklaşık yüzde 3'ünü oluşturan bu hattın büyük bir bölümü, 1964'ten bu yana BM Barış Gücü'nün kontrolünde yer alıyor.
Kıbrıslı Türkler ile Rumlar arasındaki olası şiddet olaylarının önüne geçmek amacıyla konuşlandırılan BM Barış Gücü bugün gerçek manada ne yapıyor?
BM denetiminde silahsızlandırılmış bir tampon bölge olan Yeşil Hat'ta 4 köy var. Buralarda yaklaşık 10 bin kişi ikamet ediyor veya çalışıyor.
Şu anda yapılmak istenen KKTC'nin toprağını Yeşil Hat'tın içinde göstermeye çalışmak.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Buna asla müsaade etmeyeceğiz” diyerek kararlı duruşunu ortaya koydu.
Tatar, “Pile'deki Türklere yaşamı zorlaştırarak onları Lefkoşa'ya Gazimağusa'ya göç ettirmek istiyorlar. Pile'deki Türklere devletin onları unuttuğu izlenimi vermek istiyorlar” diyor.
Asılnada mesele bu kadar net. Tüm bunların üstüne BM Barış Gücü de ne yazık ki Rumların oyununa alet oluyor.
Uluslararası arena koparılan yaygaraya bakacak olursak o ünlü söz hala daha geçerliliğini koruyor. Türkün Türkten başka dostu yok. Bizden söylemesi…