YAŞAM BİR RÜYAYSA

En önemli şeyin bile bir önemi yok. Çünkü yaşam, bir rüyadır ve bu rüya bir yanılsamadan ibarettir. Alman filozof, yazar ve eğitmen Arthur Schopenhauer’in de dediği gibi “Hayat bir rüyadan başka bir şey değildir.”

En önemli şeyin bile bir önemi yok. Çünkü yaşam, bir rüyadır ve bu rüya bir yanılsamadan ibarettir. Alman filozof, yazar ve eğitmen Arthur Schopenhauer’in de dediği gibi “Hayat bir rüyadan başka bir şey değildir.”
Yaşadığımızla ilgili “Bu olay ya da kişi, bana neyi öğretmeye çalışıyor?” sorusunu soralım.
Nilüfer, bitkiler dünyasında gülden sonra en çok ilgi çeken, anlamı en derin olan simgesel çiçeklerden biridir. Bu nedenle onunla ilgili birçok efsane ve öykü bulunur. Bunlardan en yaygın olanının konusu Eski Mısır’da geçer. Firavun mezarlarının vazgeçilmez çiçeklerinden olan nilüferler o dönemlerde lotus çiçeği adıyla biliniyor ve büyük bir önem taşıyordu. Mısır’ın Ölüler Kitabı’nda bu bitkiye ilişkin anlatılanlara göre özellikle mavi renkli nilüfer, Aşağı ve Yukarı Mısır’ın birliğini simgeliyordu. Efsaneye göre Eski Mısır başlangıçta karanlıklar altındaydı ve Nil’de bir karmaşa vardı. Bu karmaşa nilüfer çiçeğinin ortaya çıkmasına kadar sürdü. O ana kadar her yer karanlıkken bahar ayının gelmesiyle açan nilüferin etkisiyle aydınlandı. Öğle saatlerinde nilüferden yayılan tatlı koku yeryüzüne yaşam verdi. Bu nedenle de nilüfer, bütün yaşamın kaynağı olarak Güneş Tanrısı’nın çiçeği oldu. Uzak Doğu felsefesinde çok sık adı geçen lotus çiçeği de aslında bir tür nilüfer. Bu nedenle birçok yerde nilüfer çiçeği simgelerini görebiliyoruz. Uzak Doğu’da bu bitki, sonsuzluğu ve enerjinin dönüşümünü simgeliyor.
Bir Gölge Bir Masal
Yaşam kesitlerimizin, özellikle de olumsuz olanlar, sonsuzluğumuza kadar hep bir gölge gibi kalacağını, bazen karşımıza çıkabileceğini, ansızın zihnimizi ve kalbimizi zorlayabileceğini ve birden yok olacağını anımsatmak istiyorum. Her yaşam, arada bir bataklığa batar ve sonra da nilüfer çiçekleri gibi o karanlık, bulamaç, pis yerden yükselmeye başlar ve en güzel dönemlerini oluşturur. Güzel dönemler yaşanırken de şükürlerimiz, hep yanı başımızda olmaya devam eder.
Masallar İyi Sonla Biter
Biz, masallarla büyüyen bir dönemden geçtik. Masalların üzücü, korkutucu yanlarını duyumsarken bir de ne görelim hiç düşünmediğimiz bir anda merak öğesi bulunmuş ve de mutlu olunmuş. Doğal olarak da masal sonlarında bizler de yüzünden mutluluk eksilmeyen çocuklara dönmüşüz. Bazı masallarda da karanlık, çetrefilli, ucu bucağı olmayan ormanlardan geçip ışığa çıktık. Çıktık çıkmasına da masallardaki karanlık ormanlar hiç bitmedi. Şimdi büyüdük; kürenin içerisinde gördüğümüz rüyadaki masallarımız hala bitmedi. Hala devler, kötü suratlı insanlar, karanlıklar, tutsaklıklar devam ediyor ve edecek de. Sonunda anlayacağımız tek şey, aslında bir sonraki yaşamımızda unuttuğumuz, anımsayamayacağımız yaşadıklarımızdır. Masal denildiği zaman, çok küçük çocuklar akla gelse de yetişkinler için de masallar vardır. Duygusal aşk masalları, bazen iyi bir son bazen de kötü bir sonla biter. Genellikle mutlu sonla biten prens ve prenses aşk masalları çocukların en sevdiği türlerden biridir.


Prens ile Prensesin Aşkı
Uzak diyarların birinde çok acımasız bir kral hep istediği kız çocuğuna sonunda kavuşur. Kız çocuğu özlemi yıllarca sürmüştü. Fakat acımasız kral, kız çocuğuna sahip olsa da yine de yaptığı kötülüklerden vazgeçmez. Kız çocuğu bile; kralı iyi kalpli birine dönüştürememişti. Kraliçe, belki bir umut, kralın biraz daha iyi olacağını düşünse de kral aynı şeyleri yapmaya devam eder. Prenses, yıllar geçtikçe büyür ve serpilir. O kadar iyi kalpli ve o kadar güzeldir ki kral kızını herkesten gizlemeye çalışır. Kızı evlenme çağına geldiğinde onu bir adaya götürmeye karar verir. Hiç kimsenin onu göremeyeceği bir adaya götürerek kızını sürgün etmiş olur. Kralın kızı, yalnız başına adada yaşamaya başlar. Ara sıra kıza yiyecek bir şeyler getirmek için sadece muhafızlar gelir. Başka da kimse adaya uğramaz. Prenses, çoğu gece göklere yalvarır. Onu kurtarmasını istediği prensini bekler. Bu dileği bir gece gerçekleşir. Sefere çıkan bir prens, gemi arızası olduğu için adaya doğru yaklaşır. Adaya yaklaştığı zaman bir prensesin adada olduğundan habersizdir. Gemiyi karaya yaklaştıran prens, daha sonra adaya girip yiyecek aramayı düşünür. Yiyecek ararken birden kale olduğunu fark eder. Adada bu kalenin ne işi olduğunu merak eder. Çok geçmeden kalenin üst tarafında sapsarı saçlarıyla güzeller güzeli prensese rastlar. Prensesi görür görmez aşık olur. Prens ve prenses tanıştıktan sonra prenses kalede tutsak olduğunu prense söyler. Prens de prensesi kurtarmak için elinden gelen her şeyi yapacağına söz verir. Merdiven bulan prens kalenin en yukarısına ulaşmayı başarır. Kaleden prensesi alır. Prenses ve prens birbirlerine uzun süre bakarlar. Prenses, daha sonra muhafızların geleceğini söyler. Eğer muhafızlar dışarıda olduğunu görürlerse; krala söyleyeceklerini prense söyler. Daha da kötü bir şey olmaması için prenses, prensin oradan uzaklaşmasını ister. Fakat prens, asla prensesten ayrılmak istemez. Korkusu olmayan prens, prensesini kendi gemisine alır. Gemiyle beraber adadan ayrıldılar. Kral, kısa zaman içerisinde kızının adadan kaçtığı haberini alır. Tüm kıtada kızını aramak için emir verir. Fakat, kızından hiçbir haber alamaz. Zaman geçtikçe prenses, ailesini özlediğini fark eder. Aslında, kralın ne kadar zalim biri olduğunu bilse de yine de onu bile özler. Bir gün, babasının bu evlilik için onay vermesi gerektiğini düşünür. Prensten onu krallığına götürmesini rica eder. Fakat prens, onu yalnız başına bırakmaz. Her ikisi de krallığa gitmek için karar verir. Krallığa ulaştıkları zaman, beklediklerinin aksine son derece normal karşılanırlar. Prenses, ne olduğunu anlamak için babasının bulunduğu kata doğru çıkmaya başlar. Kapının önünde bir muhafız durmaktadır. Muhafız, bir hayli üzgündür. Prenses, içeri girer girmez babasının yatakta yattığını görünce çok üzülür. Kraliçe de kralın başında beklemektedir. Annesi, kızını görünce sarılıp ağlar. Kral, kızı yüzünden yataklara düşmüştür. Prenses, hemen babasının elinden tutup ona geldiğini söyler. Kral, kızını görünce çok ama çok rahatlar. Prenses, bir an olsun babasının yanından ayrılmak istemez. Kısa süre sonra kral, iyileşir. Sonra prenses, kralı prensle bir araya getirir. Başta, bu duruma pek olumlu bakmasa da geçirdiği hastalık yüzünden daha iyi bir kişi olan kral, bu evliliği onaylar. Kral, artık eskisi gibi gaddar biri değildir. Kızı sonunda onu değiştirmeyi başarmıştır. Bir ömür boyu, birlikte mutlu bir hayat sürerler.
Kaynaklar:
https://services.tubitak.gov.tr
https://www.masallarvehikayeler.com
Bu haber 401 defa okunmuştur

:

:

:

: