Hayvan Üreticileri ve Yetiştiricileri Birliği'nin Lefkoşa'da başlattığı eylem farklı bir boyuta doğru sürükleniyor.
Başbakanlık önünde dün de devam eden eylemde Başbakanlık kapısı iş araçlarıyla yıkıldı, Hayvan Üreticileri Birliği Genel Sekreteri Adil Onalt dahil toplamda 6 eylemci tutuklandı.
Birlik Başkanı Mustafa Naimoğulları, tutukluların serbest bırakılmaması halinde eylemin boyut değişeceğini, Başbakanlık binası çevresindeki tüm duvarları yıkacaklarını açıkladı.
“Yani kapıyı kırdık, sıra binada” diyorlar…
Bu nasıl bir tehdit dili?
Demokrasi bu mu?
Hak aramak bu mu?
Meclisin kapısını, başbakanlığın ve bakanlığın kapısını kırıp dökeceksiniz, ondan sonra da ‘hak arıyoruz’ diyeceksiniz…
Kimse kusura bakmasın…
Dünyada hiçbir devlet böylesine bir tehdide izin vermez.
Eylem, protesto… Bunların hepsi demokrasinin içinde vardır. Ancak şu unutulmasın. Demokraside birinin özgürlüğünün bittiği yerde bir başkasının özgürlüğü ve hakları başlar.
Hayvancıların yaptığı bu tehdide hükümet asla pabuç bırakamaz. Eğer bunu yaparsa yönetim otoritesini kaybeder.
Bugüne kadar zaten geniş bir hoşgörü içinde eylemlere gerekli müsamaha gösterildi. Ama iş eğer kırmaya, dökmeye, kamu düzenin bozmaya gelirse devletin kamu düzenini sağlama gibi bir sorumluluğu olduğunu kimse unutmasın.
Böyle bir ortamda kimse haklı da olsa hayvancının taleplerini dikkate alamaz.
“Bir kilo baklava 950 TL, 550 TL’ye et satamayız” diyen Hayvancılar Birliği’ne karşı, hükümet ithalatla fiyatları düzenleme çabası içine girdi.
Beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Ama hükümetin aldığı karara karşı ülkeyi yönetmeye soyunursanız, size ‘orada dur’ derler.
Hükümet de bu saatten sonra et ithalatında asla geri adım atamaz. Atarsa o koltukları hayvancılar birliği üyelerine versinler. Ülkeyi de onlar yönetsin.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde her türlü, eylem, grev ve protesto biçimi bizim ulaştığımız demokratik değerlerin göstergesidir.
Ama iş vandalizme kayarsa orada devlet kendisini korumakla mükelleftir. Herkes aklını başına almalıdır. Bizden söylemesi…