Militanlığın ve gazeteciliğin bir cümlede kullanılması çok olası olmasa gerek. Mesleğimizin “tarafsızlık” ilkesine de “doğrulama” temeline de aykırı durum militanlık. Medyada olmadı mı, vardı ve maalesef şimdi de var
Gazetecilik etiğinde teknolojik gelişmeler, toplumsal ilerlemeler elbette bazı unsurlar ilave etmiştir. 19’uncu yüzyıldan bu yana hiç değişmeyen etik unsurlar da elbette ki vardır, iyi ki de vardır. Tarafsızlık, doğruluk, doğrulama ve kamu yararına hizmet etme gibi ilkeler bugün ne kadar geçerli ve önemli ise, yüz yıl önce de öyleydiler.
Parti gazeteleri
Parti gazeteciliği vardı Türkiye’de de dünyada da bir dönemler. Halen şekilsel olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde devam ediyor; Güneş gazetesi organik bağla Ulusal Birlik Partisi’nin yayın organı iken, Yeni Düzen ideolojik olarak Cumhuriyetci Türk Partisi gazetesi olarak yaşıyor. Yeni Düzen meslek etiği, kamu yararına hizmet, doğrulama ve doğruluk ilkelerini büyük titizlikle ve tarafsızlığı da ideolojik süzgeçle uyguladığından tam bir parti gazetesi olan Güneş’e göre çok daha inanılır, güvenilir ve çağdaş anlamda gazete olarak karşımızda duruyor. Köşe yazılarındaki ağır ideolojik propoganda, haliyle, gazetecilik değil, ideolojik etkinlik olarak görülmelidir.
Türkiye’de ise olduğu dönemlerde parti gazeteciliği Yeni Düzen’e benzer bir yapıda, meslek etiği ve ilkelerine partisel gözlükle bakar durumda olmuş hep. Yine de Ulus, Zafer ve hatta 1980’lerin Petek gazetelerinin tek mesleki eksikliklerinin yayınlayan siyasi partinin kontrolünde, ideolojik ve siyaseten muhakkak çizgisinde ve gerektiğinde bazı gelişmelere “kör” ve “sağır” olmakla sınırlı olduğunu dönem incelemelerinden görüyoruz. Petek örneği pek başarılı değil idiyse de Ulus ve Zafer gazetecilik açısından çok saygın kurumlardı.
Mesleğimizin yaşayan anıtı Altan Öymen gibi mesleğimizde ve siyasette pek çok saygın ismin bu parti gazetelerinde mesleğe başladıklarını hatırlatmak bilmem önemlerini anlatmaya yeter mi?
DMD genel kurulu
Diplomasi Muhabirleri Derneği (DMD) genel kurulu dolayısıyla bir grup diplomasi muhabiri hafta sonunda sohbet imkanı bulduk. Ne kadar acıdır ki meslekteki 45 yılı geride bırakırken, bazı dönemlerde istisnai olarak rasladığımız “sipariş soru” veya siyasi ya da bürokratik şahsiyetlerin yönlendirmesi, hatta manipülasyonu ile herhangi bir konuda algı yaratma maksatlı çanak soru sorma durumu günümüz Türkiye’sinde, özellikle de köklü geçmişi olan bakanlıklarda, en üsücüsü Dışişleri Bakanlığı’nda adi vaka durumuna, gelenek haline gelmiş. Önceden gazetecilere soru verme, “basın toplantılarında” sadece o sorulara cevap verme, gazetecilerin farklı soru sorma “cüreti” durumunda ise “Soru alınmayacak arkadaşlar” klasik anonsu ile soru sorma hakkının gaspedildiği, hiç soru alınmadığını anlattı muabir arkadaşlar.
Üzücü olan bazı genç diplomasi muhabirlerinin ikbal uğruna bu duruma sessiz kalmaları ve hatta küçük çıkarlar karşılığında mesleğin anlamsızlaştırılmasına seyirci olmaları.
Yakışmayan hareketler
Dışişleri Bakanlığı gibi köklü gelenekleri olan bir kurumun manipülasyonla, gazetecileri yönlendirme, soru sormalarını nkısıtlama ve hatta daha kötüsü ısmarlama soru sordurtma ısrarında olmasını, böyle anılması düşünmek, kabul etmek mümkün değildir.
Gazetecilik mesleğinin temel unsurlarından birisinin anayasal güvence altına alınan halkın bilgilenme hakkının karşılanabilmesi için halk adına soru sorabilmesi, konulara ve olaylara yönelik sorgulamada bulunup, detaylara mercek tutabilmesidir. Soru sormanın engellenmesi, her toplantı için akreditasyon uygulayıp “istenmeyen” muhabirlerin ve olası “arzulanmayan soruların” filtrelenmesi çağdaş Türkiye’ye yakışan fotoğraf değildir. Olmuyor arkadaşlar, kişisel olarak kendinize yakıştırsanız da o bakanlığa, geçmişine, geleneğine büyük ayıp ediyorsunuz.
Militan gazetecilik, propogandistlik
Militanlığın ve gazeteciliğin bir cümlede kullanılması çok olası olmasa gerek. Mesleğimizin “tarafsızlık” ilkesine de “doğrulama” temeline de aykırı durum militanlık. Medyada olmadı mı, vardı ve şimdi de var. Gazetecilik ile militanlık bir arada olabilir mi? Olmamalı ama maalesef geçmişte vardı şimdi ise sadece gazeteciler açısından değil, tüm medya gruplarının militanlaşması, siyasi parti, hatta siyasi şahıslar için bayraktarlık yapmaları söz konusu. Bu tür “gazetecilik”, tarafsızlıktan ziyade belirli bir amaç veya dava uğruna mücadele etmeyi ve bu amaca hizmet eden haberleri, yorumları ve analizleri öne çıkarmayı hedeflediğinden aslında “propogandistlik” olarak tanımlansa daha doğru olacaktır. Militan gazetecilik, tarih boyunca çeşitli sosyal ve politik hareketler tarafından kullanılmıştır ve günümüzde de etkisini sürdürmektedir.
Fransız Devrimi, Soğuk Savaş
Tarihsel arka planına bakarsak, militan gazeteciliğin kökleri, 18. ve 19. yüzyıl devrimci hareketlerine kadar uzanır. Özellikle Fransız Devrimi döneminde, gazeteler ve broşürler halkı devrimci ideolojilerle tanıştırmak ve harekete geçirmek için kullanılmıştır. Bu dönemde gazeteciler, sadece bilgi aktarmakla kalmayıp aynı zamanda okuyucularını belirli bir doğrultuda harekete geçmeye teşvik eden militan bir rol üstlenmişlerdir.
20. yüzyılda, özellikle Soğuk Savaş döneminde, militan gazetecilik birçok ülkede güçlü bir araç olarak kullanılmıştır. Komünist ve sosyalist hareketlerin yanı sıra faşist ve milliyetçi hareketler de medya aracılığıyla kendi ideolojilerini yaymayı ve kitleleri mobilize etmeyi amaçlamıştır. Bu dönemde propaganda ve militan gazetecilik arasındaki çizgiler sıklıkla bulanıklaşmıştır.
Militan Gazeteciliğin Özellikleri
Militan gazeteciliğin belirli özellikleri vardır:
İdeolojik Bağlılık: Militan gazeteciler, belirli bir ideolojiye veya siyasi davaya güçlü bir şekilde bağlıdırlar. Bu bağlılık, haberlerin seçimi, sunumu ve yorumlanmasında belirleyici bir rol oynar. Ne gibi haberlerin yayın organında yer alacağı veya almayacağı kadar, tekil olarak gazetecinin hangi olayda hangi hususları ön plana alacağı tercihlerine kadar çok ciddi mesleki kirliliğin söz konusudur.
Aktivizm: Militan gazetecilik, sadece bilgi vermekle kalmaz, aynı zamanda toplumu belirli bir doğrultuda harekete geçirmeyi amaçlar. Gazeteciler, aktivist bir rol üstlenerek toplumda değişim yaratmayı hedeflerler.
Hedef Kitlesi: Militan gazetecilik, belirli bir kitleye hitap eder ve bu kitlenin ideolojik olarak yönlendirilmesini amaçlar. Bu, okuyucuların mevcut inançlarını pekiştirmek veya onları yeni bir ideolojiye kazandırmak şeklinde olabilir.
Tarafsızlık ve Objektiflikten Sapma: Militan gazetecilik, tarafsızlıktan ve objektiflikten bilinçli olarak sapar. Haberler ve yorumlar, belirli bir ideolojiye hizmet edecek şekilde seçilir ve sunulur. Gazetecinin belli bir görüşün, kişinin veya siyasi hareketin çıkarlarını savunmada kendini, veya kurumu görevli görmesi temel mesleki etik ilke olan olay ve konulara, kişilere kısaca habere “objektif” bakma yeteneğini kaybetmesi sonucunu doğurur.
Günümüzde Propogandist Gazetecilik
Günümüzde propogandist ya da militan gazetecilik, özellikle dijital medya ve sosyal medya platformlarının yaygınlaşmasıyla birlikte daha görünür hale gelmiştir. İnternet, militan gazetecilere daha geniş kitlelere ulaşma ve kendi gündemlerini dayatma fırsatı sunmuştur. Bu, özellikle maalesef Türkiye gibi politik kutuplaşmanın yoğun olduğu ülkelerde belirgin bir şekilde gözlemlenmektedir.
Militan gazeteciliğin dijital çağda yaygınlaşmasının bazı sonuçları vardır:
Kutuplaşma: Militan gazetecilik, toplumdaki mevcut kutuplaşmayı derinleştirebilir. Farklı ideolojik grupların kendi militan medya kaynaklarına yönelmesi, ortak bir gerçeklik zemini oluşturulmasını zorlaştırabilir.
Dezenformasyon: Bilgi kirliliği ve dezenformasyon, militan gazeteciliğin olumsuz yanlarından biridir. İdeolojik amaçlarla gerçeğin çarpıtılması veya yanlış bilgi yayılması, toplumsal güveni zedeleyebilir. Dezenformasyonun resmi ve kurumsal olarak yapıldığı nülkemizde gazetecilerin mesleki deformasyonu olarak görülmesi gereken bu tür kişisel anomaliler ikinci planda kalsa da gazeteciliğin inanılırlığı açısından vahim gelişmelerdir.
Aktivizm ve Mobilizasyon: Mutlaka pozitif bakalım, bunda hiç olumlu öğe yok mu diye kendimizi zorlayıp güzel birşeyler de yazalım diye bir gayret içerisine girersek, vurgulamamız gereken temel husus militan gazeteciliğin kriz dönemlerinde, ulusal tehdit, salgın ve hatta savaş gibi durumlarda toplumsal aktivizm ve mobilizasyonu teşvik edebilir. Ayrıca, militan gazetecilik, özellikle sosyal adalet hareketleri ve insan hakları mücadeleleri için de örnekleri ülkemizde de görüldüğü gibi önemli bir araç olabilir.
Militan gazetecilik, güçlü bir ideolojik bağlılıkla karakterize edilen ve toplumu belirli bir doğrultuda yönlendirmeyi amaçlayan bir gazetecilik türüdür. Tarihsel olarak devrimci hareketler ve siyasi ideolojilerle bağlantılı olan bu tür gazetecilik, günümüzde dijital medya sayesinde daha geniş kitlelere ulaşabilmekte ve toplumsal kutuplaşmayı artıran tehlikeli bir araçtır. Ancak, aynı zamanda toplumsal aktivizmi ve mobilizasyonu teşvik etme potansiyeline de sahiptir.