Kıbrıs müzakerelerinde , 2004’ de gelinceye kadar , toprak , müzakere masasına , Türk tarafınca getirilmedi .
Karşı tarafın da , getirmesine hep karşı çıktı .
Türk tarafının müzakerelerle ilgili olarak , toprak , en son görüşülecek mesele olarak , diğer meselelerden ayrı olarak bekletildi .
Ecevit’in , üçlü koalisyon hükümeti döneminde , AİHM‘nin Leizudu hakkında aldığı kararı , o hükümet kabul etmedi .
Sorun çözülmeden , hiçbir mahkeme kararını tanımayacağını , ilan etti .
Rum ve Yunan tarafı , Kıbrıs siyasi sorununun bir parçası olan Toprağı , siyasi masadan koparıp , hukuk yolu ile çözme girişimine de o hükümet karşı çıkmıştı .
Rahmetli Denktaş , hiçbir zaman , tüm sorunlar çözülmeden , toprağı , görüşme masasına , resmi olarak getirmemişti .
Kıbrıs meselesinin , en önemli konularından biri , topraktır .
Genel görüş , toprak da bir bütün olarak , müzakere masasında çözüme kavuşturulmalı idi .
Bu görüş , Türk tarafınca , ortak bir görüştü .
Annan Planı ile , bu görüşten , Türk tarafı olarak çark edildi .
Ecevit Hükümetinin , kabul etmediği Leizudu davasını , ondan sonra gelen hükümet , Annan Planı aldatmacası ile kabul ederek . Kıbrıs sorununun esas konusunu teşkil eden toprak , siyasilikten çıkarılıp , Avrupanın adillll… mahkemelerine havale edilerek . Toprak , görüşme masasında , Rum’un isteği doğrultusunda , arınmış oldu .
Rahmetli Ecevit’in , AİHM’nin kararlarını , siyasi bir çözüm olmadan kabul edilmeyeceği doğrultusundaki kararının da haklılığı ortaya çıkmış olmuyor mu ?
Annan Planının , karşı tarafça kabul edilmemesine karşın , Avrupa mahkeme kararları , tıkır tıkır işlemeye devam etmektedir .
Leizudu kararı ile , çoraptaki ilmek çözülmeye başlamıştır .
Dış politika , iç politikaya benzemez .
Dış politikada , atılan yanlış bir adımda , gözünün yaşına bakan olmaz .
Masaya oturmak için , egemenliğin tanınması , şart olarak ileri sürülmekte .
Egemen olmayan hiçbir ulus ve halk , dünya üzerinde duramaz .
Tabii , ileri bir savunma gücü ile birlikte , bu ancak mümkün olur .
Toprağın halli için , Avrupa’nın bastırdığı ve kabul ettirdiği , Taşınmaz Mal Komisyonu , oluşturulan ve toprağın halline giden bir kuruluş .
AİHM , Komisyonun , etkin iç hukuk yolu olduğunu da belirtmiştir .
Yani , bir tür mahkeme gibi , karar verecek .
Buna , kim karar verdi ?
AİHM .
Hani , KKTC’nin egemenliği ve yargı bağımsızlığı ?
Söz konusu Komisyonun , tüm toprak sorununu çözeceğini umut etmek ve beklemek , safdillikle eş anlamlı değil de nedir ?
Dış politika , saniyede değil , salisede değişiklik gösterir .
Masaya oturmak için , yeni vizyon kararı alınarak , ona göre hareket edilecekse . Toprakta da yeni bir vizyona gidilmesine , gerek duyulmuyor mu ?
Komisyonun meşruluğuna , AİHM karar vermiş .
AİHM’nîn meşruluğuna , kim karar verecek ?
Kıbrıs sorunu , siyasi bir sorundur .
Hukuki , değildir .
Toprak da , bir bütün olarak , masada görüşülmelidir .
Toprakla ilgili olarak , bu vizyonla ortaya çıkılırsa , Kuzey’de bir çok yurttaş ve yabancı , Güney’deki mahkemelerin , kurbanı olmaktan kurtulmaz mı ?
Görüşmelerde , yeni vizyon deniliyor .
Bu yenilik , toprakta da geçerli olamaz mı ?
Bal gibi de olur .
Yeter ki , irade olsun .
Yeter ki , Anavatan da destek versin .
Yoksa , kısır bir döngüde dönmeye devam edeceğiz .
Anavatan dışında , dış dünyaya gidemeyeceğiz .
Sıra , şirketlerden sonra , yurttaşların olacak .
Bu iş . Lafla da halledilmez .
İrade ve buna bağlı alınacak , radikal kararlarla mümkün .
20 Temmuz’un yıl dönümünde , toprakla da yeni vizyon kararı , dünyaya duyurulmalıdır .
Laf ile , peynir gemisi yüzmez .
Gemi .
Ancak , alınacak cesur kararlarla yüzer .