Türk medyasının karşılaştığı zorlukları ve çözüm önerilerini ele alan Medya Konferansı, gazetecilik mesleğinin geleceğini şekillendirecek fikirler üzerinde durdu. Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu taslağının oluşturulması, mesleki dayanışmanın gücünü bir kez daha gösterdi
Son yıllarda, özellikle Türkiye’de medya sektörü ciddi dönüşümler ve zorluklarla karşı karşıya kalmıştır. Bu bağlamda, Gazeteciler Cemiyeti’nin Medya Dayanışma Grubu paydaşlarıyla iş birliği içerisinde düzenlediği “Gazeteciliğin Dönüşümü ve Arayışlar” başlıklı Medya Konferansı’nın ikincisi, Türk medyasının içinde bulunduğu süreci hem tartışmaya açmış hem de gazeteciliğin geleceği adına önemli bir adım olarak kayda geçmiştir.
Medya Dayanışma Grubu’nun girişimleri, gazetecilik mesleğinin dayanışma ile daha güçlü bir savunuculuk kapasitesi oluşturabileceğini göstermektedir. Konferansa katılan 13 Medya Dayanışma Grubu üyesi medya örgütü, iki yerel medya derneği ve iki uluslararası medya derneği ile akademisyenler, hukukçular ve diğer paydaşların bir araya gelmesi, basın özgürlüğü adına önemli bir birliktelik sergilemiştir. Gazeteciler Cemiyeti’nin liderliğinde üzerinde hemfikir olunan “Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu” da bu dayanışmanın somut bir sonucu olarak dikkat çekmektedir.
Bu deklarasyon, gazetecilerin karşılaştığı zorluklar karşısında bir uzlaşı noktası oluşturmakta ve mesleğin geleceği adına büyük bir umut kaynağı teşkil etmektedir. Dijitalleşme sürecinde gazetecilerin haklarının korunması, korsan saldırılardan korunma önlemleri, editoryal bağımsızlık ve basın özgürlüğü gibi kritik konuların ele alındığı bu süreç, gazetecilerin yalnızca fiziksel değil, dijital ortamda da korunması gerektiğini bir kez daha vurgulamıştır.
Dijitalleşme ve Gazeteciliğin Geleceği
Konferansta ele alınan önemli meselelerden biri de medyanın dijitalleşmeyle birlikte karşılaştığı sorunlar oldu. Deklarasyonda, gazetecilerin dijital ortamlardaki haklarının korunması ve büyük teknoloji şirketlerinin medya üzerinde oluşturduğu tekelleşmeye karşı tedbir alınması gerekliliği güçlü bir şekilde vurgulanmıştır. Dijitalleşmenin sunduğu fırsatlar kadar getirdiği riskler de gazetecilik mesleğinin geleceğini şekillendirmektedir. Bu bağlamda, hem yerel hem de uluslararası düzeyde medyanın dijitalleşmeye karşı savunmasız hale gelmemesi için daha fazla çalışma yapılması gerektiği ortaya çıkmaktadır.
Gazetecilerin karşı karşıya kaldığı tehditler yalnızca dijital dünyayla sınırlı değildir. Türkiye’de gazetecilerin maruz kaldığı fiziksel saldırılar, gözaltılar, tutuklamalar ve haksız yargılamalar, mesleği icra etmenin zorluklarını artırmaktadır. Konferansta, gazetecilerin hem fiziksel hem de hukuki güvenliklerinin sağlanması gerektiği açıkça ifade edilmiştir. Bu güvenlik meselesi, gazetecilik mesleğinin onurlu bir şekilde sürdürülmesi adına kritik bir öneme sahiptir.
Dayanışma
Prof. Dr. Adem Sözüer’in konferans hakkında yaptığı sosyal medya paylaşımı da bu hukuki mücadeleye dikkat çekmektedir. Sözüer, “Demokrasi ve çoğulculuk adına Türkiye’de güzel şeyler de oluyor ve bunu gazetecilik örgütleri başarıyor” diyerek, mesleki dayanışmanın önemine vurgu yapmıştır. Sözüer ayrıca, gazetecilerin fiziksel saldırılar, gözaltılar, tutuklamalar, haksız mahkumiyetler, işten çıkarmalar, sansür uygulamaları, yayın yasakları ve erişim engellemeleri gibi pek çok ağır haksızlıkla karşı karşıya kaldıkları bir ortamda bir araya gelerek çözüm arayışlarını sürdürdüklerini vurgulamaktadır. Bu sürecin tam anlamıyla demokratik ve çoğulcu bir nitelikte olduğunu ifade eden Sözüer, gazetecilerin birlikte hareket ederek, tartışmalar ve eleştiriler ışığında uzlaşmaya vardıklarını belirterek, dayanışma ruhunun altını çizmiştir.
Sözüer ayrıca, “Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu” üzerinde yapılan çalışmaların, gazetecilik örgütleri ve paydaşların katkılarıyla devam ettiğini ve nihai metnin hazırlanması sürecinin demokratik bir yapıda sürdüğünü belirterek şimdiye kadar bu sürece katılamayan gazetecilik örgütlerine de konferansın bir sonraki etkinliğine katılmaları tavsiyesinde bulundu. Medya Dayanışma Grubu’nun “Bu ülkede gazeteciler haklarını alana kadar asla vazgeçmeyeceğiz” diyerek yoluna devam ettiğini söyleyen Sözüer Hoca, bu sürecin kendisine umut verdiğini vurguladı. Bu cesaretlendirici ve umut dolu yorumlarına elbette ki teşekkür borçluyuz.
Medya Dayanışma Grubu’nun çalışmaları yalnızca Türkiye’de değil, uluslararası platformlarda da dikkat çekmektedir. Özellikle basın özgürlüğünün giderek kısıtlandığı bir dönemde, uluslararası medya örgütleriyle yapılan iş birlikleri, bu mücadelenin global bir perspektifle ele alınması gerektiğini göstermektedir. “Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu”, uluslararası düzeyde de bir referans niteliği taşıyabilir ve medya özgürlüğü mücadelesinde örnek alınabilir.
Ortak Savunuculuk Kapasitesi
Gazeteciler Cemiyeti’nin Medya Dayanışma Grubu paydaşlarıyla birlikte düzenlediği Medya Konferansı, gazetecilik mesleğinin içinde bulunduğu sorunları ele alırken, bu sorunların çözümü adına ortak bir savunuculuk kapasitesinin inşa edilmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Gazeteciler Cemiyeti’nin liderliğinde yürütülen bu süreç, yalnızca Türkiye’deki gazeteciler için değil, uluslararası medya özgürlüğü için de umut verici bir adım olarak değerlendirilmektedir.
Gazetecilerin haklarına sahip çıkma mücadelesi, topluma doğru bilgi ulaştırma sorumluluğuyla birleştiğinde, demokrasi ve özgürlük adına verilen en önemli mücadelelerden biri olmaktadır.
Kendi adıma, bu gayretin bir parçası olmak büyük bir onurdur.