Namık Kemal’in Kıbrıs Edebiyatına Etkisi FELAKET, Kıbrıs Türk Edebiyatı’nın İlk Tiyatro Eseri

Edebiyat ve kültür tarihçisi Harid Fedai Kıbrıs Türk edebiyatına dair en eski malzemeleri yıllarca toplamış, bir kısmını yeni yazıya aktarmış ve araştırmacıların hizmetine sunmuştur.

Edebiyat ve kültür tarihçisi Harid Fedai Kıbrıs Türk edebiyatına dair en eski malzemeleri yıllarca toplamış, bir kısmını yeni yazıya aktarmış ve araştırmacıların hizmetine sunmuştur. Değerli tarihçinin ortaya çıkardığı bilgilerin ışığında Kıbrıslı gazeteci-yazar Ahmet Tevfik Efendi’nin 1895 tarihli Hicran-ı Ebedi adlı piyesi Kıbrıs’ın ilk yerli tiyatro oyunu olarak kabul edilmekteydi. Onu Kaytazzade Mehmet Nazım’ın Safa yahut Netice-i İbtila (1909) oyunu takip ediyordu. Her iki kitabın Kıbrıs baskısı olması ilk yerli tiyatro eserleri olduklarını destekler. Ancak her iki eserden de daha önce yazıldığı son on yılın içinde ortaya çıkan Felaket isimli eser Kıbrıs Türk Tiyatrosu için başlangıç tarihini 20 yıl önceye çekmiştir.
Kıbrıs Türklerinin ilk batılı oyun yazarının, Namık Kemal’in yanında yetişen gençlerden Mağusalı Hasan Nef’i; ilk Kıbrıs Türk piyesinin ise Felâket isimli tiyatro olduğu ortaya çıkmıştır.
Vatan ve hürriyet şairi Namık Kemal 1873’te Magosa’ya sürgün olarak gönderildiği zaman modern bir edebiyat Kıbrıs topraklarında henüz mevcut değildir. Daha çok eski tarz divan şiiri ve divan edebiyatı, yerli din adamları, bürokrat ve aydınlar arasında yaygındı. Namık Kemal’in gerek edebi sohbetleri, gerek yetiştirdiği Kıbrıs gençlerinin edebi çalışmaları, adada Türkçenin ve Türk edebiyatının varlığını sürdürmesinde ve Modern Türk Edebiyatın oluşumu konusunda etkili olmuştur. Namık Kemal’in pek çok eserini Magosa sürgününde yazdığı bilinen bir gerçektir. Onun elinden yetişmiş Kaytazzade Mehmet Nazım, Kıbrıs’ın ilk romanı Yâdigâr-ı Mubabbet’i, Magosalı Hasan Nef’i ise ilk yerli tiyatro eseri Felâket‘i yazmıştır.
Eski yazıyla 1875 yılında İstanbul’da yayımlanan Felâket’in yeni harflere aktarılmış metni Girne 19 Mayıs Türk Maarif Koleji Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenlerinden Dr. Hüseyin Ezilmez ’in uzun ve titiz çalışmaları sonucu okuyucularıyla buluşmuştur. Felaket (1875) ve Namık Kemal’in Öğrencisi Kıbrıslı Nef’i adıyla basılan kitap tarihsel açıdan büyük önem taşımaktadır.
Namık Kemal, Vatan Yahut Silistre adlı oyununun sahnelenmesinden sonra halkın coşkunluğa kapılması üzerine dört arkadaşıyla birlikte yargılanmadan sürgüne gönderilmiştir. Sürgünlük o zamanın söyleyişiyle ıslah olununcaya kadar devam edecektir. Namık Kemal’in Magosa sürgünlüğü otuz sekiz ay sürmüştür. Namık Kemal’in mektuplarından sürgünlük yaşamını hakkında bazı bilgiler edinilmektedir.
İlk mektubunda en geniş bilgilerle karşılaşılır. Vapurdan indirilip Magosa’ya getirilişini, konulduğu (kendi deyimiyle) mezara benzeyen küçük taş hücreyi, ince bir şilte üzerinde geçirdiği geceyi anlatır.
Namık Kemal mektuplarında kaleye gelişinden söz eder. Mektuptan bir süvari yüzbaşısı, dört süvari ve iki topçu erinden oluşan yedi kişilik bir gözetim biriminin kendisine eşlik ettiğini öğreniriz. Bu büyük güvenlik önlemleri yolda kaçmaması için alınmıştır. Konulduğu yerin özelliğini ise “Buraya geldim; hemen o gece, asker için yapılmış, tamam mezar kadar bir yere tıktılar.” (Tansel 1967: 247) cümlesiyle ifade eder.
Kapısının önüne iki de nöbetçi konulmuştur. Namık Kemal ilk gecesini geçirdiği “mezar”ı, kendi durumu ve duyguları hakkında kısa bir bilgi verir: “Altım taş olarak, üzerinde bir hasır ile, bir asker fanilâsı var idi. Sonradan fanila inceliğinde bir de şilte getirdiler. Setremi yastık, paltomu yorgan ettim; fâsılasızca dokuz saat rahat rahat uyudum;” (Tansel 1967: 247) Ardından Magosa’yı tanıtan bilgiler verirken adanın iklimini, coğrafyasını, bitki örtüsünü, taşını toprağını, arı iriliğindeki sivrisineklerini, timsah büyüklüğündeki kertenkelelerini anlatır.
Sürgünün ilk zamanlarındaki mektuplarında Magosa’da her şey olumsuzdur. Kıbrıs yaşanacak bir yer değildir. Namık Kemal, burada pek çok kez sıtmaya ve başka hastalıklara yakalanmıştır. Rutubetten de son derece mustariptir. Namık Kemal’in Magosa hakkında aktardıkları bazen olumsuz bazen de olumlu izlenimlerdir. Kızı Feride’ye yazdığı bir mektubunda: “Ben burada o kadar rahattayım ki ta’rif edemem. Her akşam denize giriyorum; Magosa’da bir koca liman var; beyaz kum içinde.. İnsan, Unkapanı’ndan Galata’ya kadar bir gidiyor, yine deniz, boğazına kadar çıkmıyor.. Hele bilsen, o beyaz kum, suyun içinde ne güzel görünüyor.. Tıpkı tıpkısına, sizin İstanbul hanımefendilerinin yaşmak altında parlayan çehreleri gibi..” (Tansel 1967: 288) Magosa, Namık Kemal için pek çok yönden bir çöl kuraklığındadır. Gazete bulmakta güçlük çeker. İstediği kitaplara ulaşması zaman alır. Oysa eserlerini yazmak için kitaba gereksinimi vardır. Bunu sağlamak için arkadaşlarına başvurur, İstanbul’a, Avrupa’ya sipariş verir. Magosa’da onun en büyük tesellisi kitaplar ve dostlarından aldığı mektuplardır. Felaket isimli tiyatro eserinin yazılmasına ilişkin fikirleri bu dönemde gelişir.
Yeni Osmanlı aydın tipinin Kıbrıs’taki ilk örnekleri, Namık Kemal’in öğrencileridir. Bu açıdan bakıldığında Namık Kemal’in Kıbrıs sürgünlüğü Kıbrıs Türkleri için bir şans olmuştur. Namık Kemal sürgün günlerinde etrafındaki Kıbrıs Türk gençlerine ders verir, yazdıklarını düzelttirir veya dikte ettirerek onları yazmaya teşvik eder. Bu gençlerden biri Magosa hâkiminin yeğeni, Mağusa mal müdürü Lala Mustafaoğlu Hasan Nef’i ‘dir (1854-1917). Kitabın başlarında Lala Mustafaoğlu Hasan Nef’i’ Efendinin Mal Müdürlüğü yaptığı zaman çektirdiği bir resim yer almaktadır.
İkilinin edebi sohbetlerini, genç Nef’i’nin şairin özel işlerine koşturmasını, tavla oynamalarını, lades tutmalarını ve sofra alışkanlıklarını Fevziye Abdullah Tansel tarafından günümüz Türkçesine çevrilerek derlenen “Namık Kemal’in Mektupları” adlı dört ciltlik eserde izlemek mümkündür. Katibi Nef’inin yazısının okunaklı olmayışından, imla hataları yapmasından şikayetçi olduğu da edinilen bilgiler arasındadır.
Eserin düzeltmelerinin Namık Kemal tarafından yapıldığı ve basılması için İstanbul’a gönderildiğinde baskı masraflarının yine Namık Kemal tarafından ödendiği bilinmektedir. Kıbrıs’da yazılan eser 1875 yılında İstanbul’da Kırkambar Matbaasında basılmıştır. O dönemde Kıbrıs’ta matbaa olmayışı Kıbrıs’taki Türk ve Rumların yapıtlarını İstanbul’a matbaaya göndermelerine yol açmıştır.
Kültürüne daha modern Batılı edebiyat türlerinin girmediği 1870’lerin Kıbrıs’ında 19-20 yaşlarındaki bir gencin Batılı piyes yazması, yazmayı denemesi veya kendisine bunun yazdırılması önemli bir yenilik ve ilklerden bir durumdur.
Ailelerin sevenlerin kavuşmasını engellemeleri dönemin Osmanlı Türkiye’sinde ve Kıbrıs’ta sosyal yaralardan biri idi. Namık Kemal’in öğrencisi Hasan Nef’i’ye böyle bir tema seçmesini tavsiye ettiği söylenebilir.
Eser Namık Kemal’in ve dönemin eserleriyle benzerlik göstermektedir. Örneğin Tanzimat döneminin bazı piyeslerinde annelerin de âşıklara aracılık ettiğini görürüz. Nefi'nin Felaket adlı piyesinde Rıfat’ın annesi, aynı zamanda dikiş hocası olduğu komşu kızı Pervin’le oğlunun buluşmasına ve evlenmelerine vesile olur. Vatan yahut Silistre’de İslâm Bey’in Zekiye’ye yazdığı mektubu Zekiye'nin süt annesi taşır. Namık Kemal’in Zavallı Çocuk, Vatan Yahut Silistre, Akif Bey isimli eserlerinden de izler taşıdığı gözlenmektedir. Yapıtın Kıbrıs’ta ya da Türkiye’de gösterime girip girmediği konusunda bir bilgiye ulaşılamamıştır.
Tiyatro eserinin konusu kısaca şöyledir; Karşılıklı evlerde oturan Rifat ve Pervin pencereden görerek birbirlerine âşık olurlar. Pervin Rifat’ın annesi Hesna Hanım’dan okuma-yazma, dikiş-nakış öğrenmektedir. Konuşup anlaşan, birbirlerine aşık olan gençlerden Rıfat, Pervin’i sevdiğini annesine açıklar. Anne Hesna Hanım bu sevgiyi gayet olumlu karşılasa da baba Mecit Efendi oğlunun bir esnaf kızı ile evlenmesine karşı çıkar. Çünkü aklında oğlunu kendi kardeşinin kızı ile evlendirerek mal varlığının aile içinde kalmasını sağlamak vardır. Rifat amcasının kızı İsmet ile nişanlanmak zorunda kalır. Sevdiğinin nişanlandığını öğrenen Pervin çok üzülür. Kızının namusuna söz gelmesinden çekinen İbrahim Ağa Pervin’i esnaftan Mesut ile evlendirir. Rifat ile İsmet mutlu olamazlar. Pervin’in başka biriyle evlenmesini içten içe hazmedemeyen Rifat İsmet’i Pervin’e hakaret etmeye zorlar. Pervin üzüntüsünden verem olur. Rifat Pervin’in verem olmasından eşini sorumlu tutar ve İsmet’den ayrılır. İsmet buna dayanamayarak üzüntüsünden ölür. Rifat hasta yatağında Pervin’i ziyaret eder, sitemli konuşmalarıyla Pervin’in ölümüne sebep olunca aklını yitirir. Hem Pervin’in hem İsmet’in ölümüne sebep olduğu düşüncesi aklından çıkmayan Rifat onların hayaletlerini görmeye başlar ve kendini pencereden atmaya yeltenir. Onu engellemeye çalışan annesiyle birlikte camdan düşerek ölürler. Pervin’in evlenmiş olduğu Mesud ise bütün bu olanlardan Mecit Efendi’yi sorumlu tutarak final sahnesinde eşinin babasını bıçaklar.
Eser sade bir dille ele alınmasına karşın kitapta yüz elli yıl öncesine ait kulağına yabancı gelen pek çok sözcük yert almakta ve bunlar dip notlarla okuyucuya açıklanmaktadır.
Eser dönemin aile içi ilişkilerine, kadınların o dönemdeki koşullarına ilişkin bilgiler de bulunmaktadır. Pervin Hanım, İsmet Hanım, Hesna Hanım ve Serfiraz üzerinden okuyucu o dönemde kadının yerine ait pek çok ipucuna ulaşabilir. Kendi hayatları üzerinde söz hakkı olmayan kadınların mutlu olamadığını, mutlu olamayan kadınların kelebek etkisiyle çevrelerindeki erkeklerin de huzuru yakalayamadıklarının altı çizilir. Altıncı Meclis’de Hesna Hanım’ın “Zavallı Pervin” cümlesine Rıfat’ın verdiği yanıt bunu açıkça gözler önüne seriyor. “Hayır nineciğim! Zavallı Pervin değil…Zavallı Pervin!…Zavallı Rifat!… Zavallı Hesna!…Zavallı Mecid!…Zavallı amcam…Zavallı amcamın kızı.
Babası Mecid Efendinin zoruyla sevdiği kadınla değil de amcasının kızıyla evlenen ve Pervin’i unutamayan Rifat, onun sevdiği kadınla evlenen ancak eşinin hala Rifat’ı sevdiğini düşünerek acı çeken Mesud, tek başına büyüttüğü canından çok sevdiği kızını hakkında oluşacak söylentilerden korumak telaşesiyle kendi tanıdığı dürüst biriyle evlenmeye ikna eden ama hatasını kızının ölüm döşeğiyle anlayan İbrahim Efendi gibi karakterler toplumdaki mutluluk ve huzurun sadece erkeklerin mutluluk ve huzuruyla gerçekleşmeyeceğini açıkça gözler önüne sermek üzere kurgulanmış karakterler. Eser, yazıldığı dönemde bazı eleştirmenlerce edebi değer açısından zayıf olarak nitelense de toplumda ve aile içinde kadının söz hakkının ne kadar önemli olduğunu vurgulayan bir metin olarak günümüze ulaşıyor. Buradaki küçük toplumu aile olarak ele almayıp bir yönetim biçimi şeklinde düşünecek olursak; Namık Kemal’in etkisinde kalmış, onun öğrencisi olmuş Nef’i’ nin, yüz elli yıl önce yazdığı bu eserde, Mecid Efendi üzerinden bir sistem eleştirisi yaptığı söylenebilir.
Eseri Kıbrıs Türk Edebiyatına kazandıran Hüseyin Ezilmez 1977 yılında Girne’de doğdu. Haziran 1999’da Yakın Doğu Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Yakın Doğu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Yeni Türk Edebiyatı alanında yüksek lisans yaptı. 2011’de Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nde Türk Halkbilimi ve Kıbrıs Türk Edebiyatı üzerine doktora çalışmasına başladı ve Geleneksel Bağlamdan Güncele Kıbrıs Türk Edebiyatı Tiyatro Eserlerinde Halkbilimsel Ögeler Üzerine Bir Araştırma başlıklı tezi yazdı. Ulusal ve uluslararası düzeyde pek çok sempozyum, konferans ve panelde bildiriler sundu.
“Kıbrıs Türk Edebiyatı Araştırma ve Tanıtma Projesi Yayını” olarak hazırlanan beş ciltlik Kıbrıs Türk Edebiyatı Tarihi (1571-2017) adlı çalışmanın yazarları arasında yer aldı.
Şu an hem öğretmenliğini sürdürmekte hem de akademik çalışmalarına devam etmektedir.
25. 12.2024 GİRNE


KAYNAKLAR
1. Selman ARSLANBAŞ. Kıbrıs’ta “Türkçe-Edebiyat Öğretimi”nde Türkiye Aydınlarının Rolü (1873-1960) The Role of The Enlightened People from Turkey on “Turkish Literature Teaching” in Cyprus (1873-1960). Kıbrıs Araştırmaları ve İncelemeleri Dergisi, II/4 (Şubat 2019) ss. 53-59
2. İsmail BOZKURT. Kıbrıs 'ta Türk Dilinde 450 Yıllık Yazınsal Birikim 9. Türk Kültürü Kongresi Yurt Dışı Türk Kültür Varlıkları “Kıbrıs” Lefkoşa, 20-24 Ekim 2021
3. Enver TÖRE. TÜRK TĐYATROSUNUN KAYNAKLARI. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 4 /1-II Winter 2009
4. İsmail BOZKURT Nihal Ağan SOLAK – Hüseyin EZİLMEZ. Kıbrıs Türk Edebiyatı ve Edebiyatçıları Üçüncü Uluslararası KIBATEK Kıbrıs Türk Edebiyatı ve Edebiyatçıları Sempozyumu Bildirileri 5-6 Mart 2018 – KKTC Birinci Cilt
5. Hüseyin Ezilmez. “Namık Kemal’in Öğrencisi Kıbrıslı Hasan Nef’i ve Felaket Adlı Oyunu”, Edebiyatta Kıbrıs ve Bahar, XXIV. Uluslararası Kıbatek Edebiyat Şöleni kitabı, Ankara 2013, s.107-118.
6. Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı I. Anadolu Üniversitesi. https://ets.anadolu.edu.tr/storage/nfs/EDB203U/ebook/EDB203U-17V1S1-8-0-1-SV1-ebook.pdf.
7. Tansel, Fevziye Abdullah (C.1,1967 ; C.2, 1969; C.3, 1973; C.4, 1986) Namık Kemal’in Hususi Mektupları, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
8. https://www.halkinsesikibris.com/kultur-sanat/kibris-turk-edebiyatinin-ilk-tiyatro-eseri-felaket-1875-yayimlandi-

Bu haber 281 defa okunmuştur

:

:

:

: