Bir asgari ücret toplantısı daha yine oldukça gergin bir atmosferde geçti.
Hür-İş Federasyonu Başkanı Ahmet Serdaroğlu, toplantıda yaptığı açıklamada yüzde 11,12 oranında açıklanan hayat pahalılığının doğru olmadığını öne sürerek, bu rakamın emek hırsızlığı olduğunu iddia etti.
Toplantıya başkanlık eden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı Tahir Serhat’ın “Bin Euro fena bir rakam değil” deyince tepki gösteren Serdaroğlu, “Sen KKTC’de 35 bin TL ile geçinebilir misin?” sorusunu yöneltti.
Toplantı sonrasında yapılan açıklamada 2025 yılının ilk asgari ücretinin yüzde 7.5 artışla brüt 43 bin 469 TL ve net 37 bin 818 TL olduğu açıklandı. Artış, yüzde 11,12 olan hayat pahalılığı oranının altında kaldı.
Sinirlerin gerildiği toplantıyı bir kenara bırakarak, asgari ücret meselesini objektif bir şekilde ele alalım.
Türkiye’de 22 bin TL olan asgari ücret bizim hayli gerimizde.
Biz yaklaşık net 39 bin TL civarında bir rakamla oluşması beklenen yeni asgari ücretle Güney Kıbrıs’ın da üzerinde olacağız.
Asgari ücret Fransa, İspanya, Yunanistan gibi Avrupa ülkelerinde de bin doların üzerinde.
Yani ekonomimiz yerlerde sürünürken, asgari ücrette dünya ile yarışıyoruz.
Peki nasıl olup da bunu başardık?
Üretim de büyük bir başarı mı elde ettik, ülke olarak doğal bir zenginlik mi keşfettik?
Yanıtı çok basit.
Hayat pahalılığıyla mücadele edemeyince maaşları artırmayı seçtik. Maaşları artırınca fiyatları artırdık. Bu kısır döngünün içinde savrulup giderken işçi ile işvereni de karşı karşıya getirdik.
Ne yazık ki böyle bir dönemde alınan ücret ne olursa olsun yetmez.
Ancak bir taşı isteğiniz kadar sıkın su çıkaramazsınız. Şu anda yaşanan ekonomik kriz nedeniyle işletmelerin büyük çoğunluğu da derin bir ekonomik kriz içindedir.
Böyle giderse zorda olan işletmelerin önünde iki yol vardır.
Ya işçi çıkaracak, ya da kayıt dışına yönelecek.
Ekonomin en temel kanunu artık kabul etmemiz gerekiyor.
Bir ülkeyi saran, toplumsal yaşamı alt üst eden en büyük kanser enflasyondur.
Bunu en önemli sebeplerinden biri de “wage inflation” yani maaş enflasyonudur. Buna domino etkisi de diyebiliriz. Maaşların artmasıyla birlikte enflasyon da artıyor. Enflasyon arttıkça maaşlar da artıyor. Kısaca tam bir kısır döngü yaşanıyor.
Oysa halkın en büyük şikayet hayat pahalılığıdır.
Ancak şu an izlenen politika bu hayat pahalılığını engelleyemez.
En iyi tedavi tedbirdir. Şu an ne yazık ki o tedavi uygulanmıyor.
Yaşanan onca krize rağmen ders alınmıyor. Bizden söylemesi…