Küller arasında kalan vicdan

2025 yazı, yalnızca ormanları değil vicdanları da kavurdu. Bayram Eren Arslan gibi genç canlar alevlerde yitip giderken, ihmaller kader diye yutturulmaya çalışıldı. Gerçek yurtseverlik insanı sevmekle başlar; acıya sırt çevirenler değil, dayanışanlar hatırlanır

2025 yazı, yalnızca ormanları değil vicdanları da kavurdu. Bayram Eren Arslan gibi genç canlar alevlerde yitip giderken, ihmaller kader diye yutturulmaya çalışıldı. Gerçek yurtseverlik insanı sevmekle başlar; acıya sırt çevirenler değil, dayanışanlar hatırlanır
Bu defa sadece ormanlar yanmadı. İçimiz yandı. Vicdanlarımız kavruldu. Geleceğimiz, çocuklarımızla birlikte alev aldı.
Yaşandığı kadarıyla bu yaz yalnızca termometrelerin rekor kırdığı bir dönem olmadı. Meteorolojiye göre önümüzdeki günlerde daha da sıcaklıkların artması beklenen bu yaz, beylik cümlelerin, alışkanlıkla kurulan “doğa bir daha yeşerir” tesellisinin boğazımıza dizildiği haftalar oldu. Çünkü bu kez toprağa yalnızca çam fidanları değil, pırıl pırıl gençlerimizi, canlarımızı verdik.
Bayram Eren Arslan da o kahramanlardan biriydi. O, Hürriyet’in Ankara Bürosu’nda uzun yıllar birlikte çalıştığımız değerli meslektaşımız Gürsel Arslan’ın biricik oğluydu. Henüz yolun başında, yaşamayı hak eden bir gencimizdi. Bayram gibi gencecik bir can, alevlere karşı dururken şehit oldu. Gürsel kardeşime baş sağlığı ve dayanma gücü diliyorum. Evlat acısını anlamak mümkün değil. Yazmak da zor, dayanmak da.
Ama susmak, affedilemez.
Yangının bilançosu: Sayılarla değil, canlarla yazılıyor
Bu yaz, sadece sıcakların bastırdığı altı haftada 3.181 yangın çıktı. Bunlardan 1.351’i ormanlık alanda, 1.830’u ise yerleşimlerin içindeydi. Son 10 günde ise tam 761 yangın patlak verdi. Bu, yangınların dörtte birinin yalnızca birkaç günde yaşandığı anlamına geliyor. Yani ne doğa dinledi, ne de insanlar önlem aldı.
80.000 hektardan fazla ormanlık alan kül oldu. Yalnızca İzmir’de 26.260 hektar. 311 ev, 16 işyeri, 50 ahır, 4.175 arı kovanı, binlerce büyük ve küçükbaş hayvan… Ama en çok canımız yandı: En az 12 kişi hayatını kaybetti. Bunların 10’u, görevdeki orman ve arama kurtarma çalışanlarıydı. Görevinin başında, can kurtarmaya çalışan insanlar.
“Müdahale rekor kırdı” diyenlere soruyoruz: Önlem neredeydi?
Elbette mücadele edildi. 27 uçak, 105 helikopter, 6.000 kara aracı, 25.000 personel. 62.881 ton su havadan boşaltıldı. Ama bu sorunun temelinde müdahale değil, ihmal var.
Yıllardır aynı soru soruluyor: Neden hâlâ yeterli sayıda yangın söndürme uçağımız yok? Hani her biri onmilyonlarca dolar değerinde küçüklü büyüklü “İtibardan tasarruf olmaz” uçak filolarımız var ya haşmetli devlet büyükleri hizmetinde, neden bu ülkede yeterli yangın söndürme ve daha önemlisi keşif uçağı alınamıyor? Daha da kötüsü, neden bu yangınla mücadele uçakları ve olmayan helikopterlerimiz hep yangın başladıktan sonra hatırlanıyor?
Neden her yıl bu kadar “hazırlıksız” yakalanıyoruz?
Devletin görevi yalnızca ağlayan aileleri ziyaret etmek, cenaze törenlerinde “şehitlik” cümleleri kurmak değildir. Devlet, o yangını hiç çıkmadan önlemekle mükelleftir. Orman köylüsüne, çiftçiye, yerel yönetimlere güç vermekle. Uçak almakla. Eğitimle. Denetimle. Cezayla. En önemlisi, ciddiyetle.
Kader değil, ihmal!
Her yıl aynı senaryo: Yangın çıkar, kontrol altına alınamaz, insanlar ölür, hayvanlar telef olur, doğa kül olur, sonra da devlet yetkilileri çıkar ve “doğal afet” der, “iklim krizi” der, “rüzgâr çok kuvvetliydi” der.
Yetmezmiş gibi bir de “kader planı” der.
Hayır efendiler. Bu kader değil. Bu, beceriksizliktir. Bu, basiretsizliktir. Bu, kamu kaynaklarının, liyakatin ve kamusal sorumluluğun hiçe sayılmasıdır.
Bayram Eren Arslan’ın, diğer gençlerimizin, kayıplarımızın kaderinde yanmak yoktu. Eren’in kaderinde yaşamak vardı, yarınlara umut olmak vardı.
Kıbrıs’tan Kaliforniya’ya: Dünya da yanıyor
Türkiye yalnız değil. 2025 yılı, dünya çapında bir “yangın yılı” oldu.
• Kıbrıs’ın güneyinde Limassol’da 125 km²’lik alan kül oldu. Yangından kaçmaya çalışan bir yaşlı çift araçlarında yanarak can verdi.
• Kaliforniya’da 28 kişi öldü, 16.000’den fazla bina hasar gördü, maddi kayıp 250 milyar dolara yaklaştı.
• Kanada, Şili, Fransa, Japonya, İsrail, Suriye… Hepsinde yangınlar can aldı, doğayı yuttu.
Ama bu durum, bizim ülkemizdeki ihmalleri mazur göstermiyor. Aksine, iklim krizinin küresel olduğu bir dönemde, yerel yönetimlerin ve hükümetlerin bu yeni normalle nasıl mücadele edeceğini bilen vizyoner liderliğe ihtiyacımız olduğunu gösteriyor.
Bu arada, Kıbrıs’ın güneyinde, Rum kesiminde yaşanan büyük yangın felaketi sonrası bölgeyi ziyaret eden Cumhuriyetci Türk Partisi lideri ve Cumhurbaşkanı adayı Tufan Erhürman’ın gösterdiği insanî dayanışma ve empati, olması gerektiği gibi takdir edilmek yerine, kendini “milliyetçi” sanan kimi çevrelerce acımasızca hedef alındı.
Sormadan edemiyorum.
İnsan sevgisi olmadan milliyetçilik olur mu?
Yangının dili, dinî, kimliği mi olur?
Yanan bir evin, yitirilen bir canın Türk ya da Rum oluşu mudur önemli olan, yoksa insan oluşu mu?
Her felakette olduğu gibi burada da taraf değil insan olmak gerekir. Gerçek yurtseverlik, acıya karşı sessiz kalmamakla başlar. Ve unutulmamalı: Vicdanı olmayanın, sınırı olur ama memleketi olmaz.
Ağaçlar değil, umutlarımız da yandı
Yanan yalnızca ormanlar değil.
Umutlarımız yandı.
İnancımız yandı.
“Bari bu kez ders alınır” hayalimiz de yandı.
Ama biz yeniden kuracağız.
Yanan köylerin çocuklarına yeniden kitaplar taşıyacağız.
Kül olan arı kovanlarının yerine yeni yaşamlar getireceğiz.
Ve elbette şunu unutmayacağız:
Bayram Eren Arslan ve arkadaşları, yalnızca bir görev uğruna değil, bir ülkenin vicdanını korumak adına hayatlarını verdi.
Bu vicdanı ayakta tutmak artık bizim görevimiz.
Sessizliği reddetmek
Bu ülkenin artık “sıradan felaketlere” tahammülü kalmadı.
Hiçbir kayıp “olağan” değildir.
Hiçbir ölüm “normal” değildir.
Ve hiçbir ihmal affedilmemelidir.
Evlatlarını toprağa veren ailelere başsağlığı dilemek yetmez.
Onlara adalet, şeffaflık, sorumluluk ve yeniden yeşerecek bir gelecek borçluyuz.
Bu yangınlarda kül olan yalnızca ormanlar değil, aynı zamanda devletin sorumluluk anlayışıdır.
Artık ya bu anlayış değişecek…
Ya da her yaz, bir sonraki yangın haberini bekleyeceğiz.
O da kader değil, cinayet olur.

Bu haber 213 defa okunmuştur

:

:

:

: