Dün sabah Güzel Yurt Trafo Merkezi’nde meydana gelen patlama, ülkenin büyük bölümünü adeta karanlığa gömdü.
On iki saati aşan elektrik kesintisi, sadece evlerin ışıklarını değil, hayatın bütün akışını durdurdu. Elektriğin olmadığı bir günde neler yaşanabileceğini dün hep birlikte gördük.
Cep telefonlarımızdan internete, bankacılık işlemlerinden devlet dairelerine, sağlık sisteminden belediye hizmetlerine kadar her şey çöktü. Hatta ölüm belgesi almak bile imkânsız hale geldi.
Kıb-Tek’ten yapılan açıklamada, arızadan dolayı özür dilendi. Ancak halkın öfkesi, birkaç satırlık bir açıklama ile dinecek gibi değildi.
Çünkü bu sadece teknik bir arıza değil, ihmalin, plansızlığın ve vizyonsuzluğun bir sonucuydu. Kıb-Tek’te örgütlü El-Sen Başkanı Ahmet Tuğcu’nun iddiasına göre, patlamanın sebebi trafo merkezindeki klimaların bakımının yapılmamasıydı. Düşünün, milyarlarca liralık altyapıyı koruyan cihazların en temel bakım işleri bile ihmal edilmiş. Bu, kabul edilemez bir yönetim anlayışıdır.
Olayın ekonomik boyutu da en az günlük hayatı felce uğratan etkisi kadar ağır.
Ticaret Odası’nın da vurguladığı gibi, elektrik kesintisi soğuk zinciri bozulmuş gıda ürünlerinden, üretim tesislerinin durmasına, küçük esnaftan dev sanayiye kadar geniş bir yelpazede büyük kayıplara yol açtı.
Soğutucuları duran marketler, bozulmaya yüz tutan et ve süt ürünleriyle mücadele ederken; evinde solunum cihazına bağlı hastalar, belki de hayatlarının en zor saatlerini yaşadı. Bu, sadece ekonomik değil, insani bir krizdi.
Bu tablo bize bir gerçeği hatırlatıyor: Enerji arz güvenliği, bir ülkenin en kritik meselelerinden biridir. Bugün yaşadıklarımız, sürdürülebilir, planlı ve güvenilir bir enerji politikamız olmadığının acı bir göstergesidir. Siyasi çekişmelerin, kişisel hesapların, kısa vadeli çözümlerin ötesine geçmemiz gerekiyor.
Yıllardır tartışılan “kablo ile elektrik” projesi bu noktada yeniden gündeme gelmeli. Eğer 2006-2007 yıllarında Ali Özmen Safa’nın projesi engellenmemiş olsaydı, belki de 19 yıl önce bu sorunu tarihe gömmüş olacaktık. O gün gösterilen siyasal körlük ve vizyonsuzluk, bugün hepimize fatura olarak döndü. Enerji meselesi artık “bir gün yapılacak” işlerden biri değil; hemen, şimdi, bugünden adım atılması gereken bir zorunluluktur.
Dün yaşananlar bize sadece elektriğin değil, hayatın da ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi. Eğer gelecekte benzer felaketleri yaşamak istemiyorsak, enerji konusunda köklü ve cesur adımlar atmak zorundayız. Yoksa bu karanlık sadece ışıklarımızı değil, geleceğimizi de söndürebilir. Bizden söylemesi...