BİR YAZ DAHA GEÇTİ

Ama bizim sığınağımız sonbahardı. Cam önleriydi sokağa bakan. Edip Cansever

Ama bizim sığınağımız sonbahardı. Cam önleriydi sokağa bakan. Edip Cansever

Yazın, kendisini tüketmeye başladığını, önce ziziroların seslerinin giderek kaybolmaya başlamasından anlarız. İlk onlar, yazın bitmeye yöneldiğini bize hatırlatır. Birdenbire hep bir ağızdan şarkılarını söylerler ama hep birden bitirmezler. Giderek azalır sesleri kalan son ağustos böceği ise şarkıyı tamamlar ve gider. Bu yüzden servilerin üzerinden bize uzanan şarkılarının bittiğini bir süre sonra fark ederiz. Aslında ziziroların hep bir ağızdan yüksek sesle söyledikleri şarkıları dinlemek kişinin karakterini yansıtır. Doğayla uyumlu, çevresiyle uyumlu, insanlarla ve canlılarla uyumlu, asabi olmayan insanlar, gittikten sonra bu koroyu bile özlerler.
Mavinin içerisinde hareketli, büyük, siyah bir v harfi görmüyoruz artık. Geride kalan son göçmen kuşlar da birkaç gün önce aceleci kanat çırpışları ile denizin üzerinde uzaklaştılar. Onlar gittiler ve ben sahilde kendimle baş başa kaldım. Kim bilir aralarında kaç tanesi seneye tekrar bu kıyılardan geçecek. Öbek öbek bulutlar görünmeye başladı. Deniz değişimin sancılarını çekiyor. Hormonsal değişimlerin psikolojik etkileri gibi bir günü bir gününe uymuyor. Bir gün hırçın ve asabi kendi kendi ile kavga ediyor. Bir gün durgun ve huzurlu asude bir görüntü çiziyor, kendisi ile barışık. Bir gün güçlü ritimler, sert, agresif, yüksek volumlu hardrock ile yorulursunuz. Bir gün Chopin’in Spring Walts’ı ruhunuzu dinlendirir. Ve ben kıyı da, göçmen kuşların gidişine, bir yazın daha bitişine hüzünlenir Eylülün tekrar gelişine üzülürüm. Benim için eylül acılar ayıdır.
Günler giderek kısalmaya başladı. Karanlık daha erken basıyor sokakları. Daha erken kapanıyor evlerin kapıları. Geceler uzadıkça uzuyor sanki gündüzü eksik yaşıyoruz ve yetmiyor bize gün ışığında yapacaklarımız. Sokak aralarında molehiya ayıklayan kadınlar kalmadı. Dedikodular yarım kaldı. Okullar açıldığı için kurumuş dere yatakları gibi çocuksuz kaldı sokaklar. Sokakların eski neşesi yok artık.
Mevsimleri tanımlarken hazan ve hüzün ne kadar uyumlu. Birbirinin izdüşümü gibi üst üste düşen iki kelime. Oysa nar hazan meyvesidir. İçerisinde yüzlerce dane biriktiren. Limon hazanın bir ürünüdür. Alıcın, yusufcuğun zamanıdır hazan.
İnciri, üzümü uğurlar zeytine selam durur. Bakmayın debresif olduğuna, bakmayın eylülün zalim olduğuna o da bağrında taşır aynı zaman da üzümü, inciri, narı.
Sonbahar nedense vedaları hatırlatır hep. Belki şarkılarda kısacık yaz aşklarının bitişini anlatmasından. Belki okul değiştirenlerin eski anılarının gerilerinde kalmasından. Belki ölümü daha çok çağrıştırdığı için. Sevdiklerinizle vedalaşma ihtimalini aklınıza düşürmesinden. Ama hiçbir zaman, bir vedanın içinde bir de merhabayı barındırdığını da unutmamamız gerekiyor. Belki de vedaların verdiği hüznü kışın sarıp sarmalayıp, bahar da yeniden yeşermemiz için sonbahara denk düşürmekteyiz.
Sonbahar biraz daha içe dönüşün mevsimidir. Daha çok kabuğumuza çekilir bir iç hesaplaşma dönemine gireriz. Dinamizmimiz yerini durgunluğa bırakır. Odalara kapanmaktan keyif alırız. Ayılar kış uykusuna yatar. Yılanlar toprağın derinliklerine çekilir. Kirpiler, yarasalar, sincaplar, kaplumbağalar uzun bir istirahate başlarlar. Şimdi onlar karanlık ve loş severler.
Renklerin cümbüşüdür sonbahar. Yoğunluk sarı olsa da hiçbir mevsimde bu kadar renk karmaşası ve bu kadar renk uyumu yoktur. Sıcacık bir soba başıdır sonbahar. Bir yerde toplanmasıdır kalabalık ailelerin. Tekrar yeşerebilmek için, yeniden sürgün atabilmek için hazırlık dönemidir. Sıcak ekmek yiyebilmek için tohumun toprakla buluşmasıdır sonbahar. Bahar da ovaların renk renk yeşile dönmesinin yaratıcısıdır. Çürümeye yüz tutmuş hücrelerini yeniden canlandırmak için doğanın dinlenme zamanıdır. Doğanın koynunda yürüyüş yapmanın mevsimidir.
Sanatçının verimliliğinin arttığı evredir.
Her sanatçı ilkbahar gibi olmak ister ama sonbahar peşini bırakmaz.
Sağlıcakla kalınız.

“GÖKKUŞAĞINI TUTUYORUM” şiirimin son bölümü







-HAZAN-

(...)Uzun bir yaz geride kalmış
başlamıştır yapraklar sararmaya.
Güçü tükenmektedir güneşin.
aceleci göçmen kuşlar
kanat çırpıyorlar sıcağa.
Yeniden boy verecek
yeniden saracak
tohumu atmanın telaşındadır çiftçiler.

Çocuklar ise son bir kez
tenhalaşan sahillerde
denize girmek telaşında.
İncirlerin,üzümlerin sonudur.
Narın başlangıcı
yine zeytin yine limon
ve yine kış.

Ben binip bir gökkuşağına
yine dönsem oralara
ilk gençliğime,çocukluğuma.
O çok sevdiğim Lapta'ya
ben artık pencerenin
önünde değilim.
Maviye de bakmıyorum.
İçindeyim mavinin

Gökkuşağını görüyorum.
Gökkuşağını tutuyorum.
Bir ayağı Lapta'da
bir ayağı avuçlarımda.
aralık 2019





Bu haber 47 defa okunmuştur

:

:

:

: