Makbul, mümkün, etik

İki devlet, gevşek federasyon, konfederasyon… Adı ne olursa olsun çözüm ancak zihniyet değişikliğiyle mümkün. Tek taraflı hikâyelerle barış kurulmaz. Sandık, bu kez siyasetçilere değil, halkın sağduyusuna kulak verecek.

İki devlet, gevşek federasyon, konfederasyon… Adı ne olursa olsun çözüm ancak zihniyet değişikliğiyle mümkün. Tek taraflı hikâyelerle barış kurulmaz. Sandık, bu kez siyasetçilere değil, halkın sağduyusuna kulak verecek.

Seçime iki hafta kala, Cumhuriyet Meclisi’nde apar topar “iki devletli çözüm” kararı çıkartma girişimine tanık oluyoruz. Ne diyelim, tam da seçim atmosferine yakışır bir hamle! Adaylardan biri zaten tüm kampanyasını “iki devletli çözüm” üzerine kurmuş, diğeri ise ön şartlarla da olsa “iki devletin gevşek federasyonu”nu savunuyor. Yani Meclis kararını alsa ne olacak? Oy pusulasına iliştirip vatandaşa promosyon kolonya niyetine mi dağıtacaklar?
İşin aslı ortada: Bu girişim yapıcı olmaktan çok, siyasi bir manevra. Hasmı köşeye sıkıştırmaya dönük, “bak ben meclisten karar bile çıkarttım, sen ne yaptın?” gösterisi.
Anketler yasak, manipülasyon serbest
Yasalar gereği artık anket yayınlamak yok. Aslında olmasa da olurdu; çünkü son iki haftada yapılan anketler zaten kimsenin aklını çelmiyor. Herkes biliyor: Yarış, iki aday arasında. Halkın yüzde 95’i oyunu onlardan birine verecek. Diğer adaylar sahada sadece “renk” olsun diye var.
Üstelik seçimin ilk turda biteceğini öngörmek kahinlik değil. Ama buna rağmen son dakika anketleri öyle bir servis ediliyor ki, sanki final sahnesinde şoke edici bir sürpriz yaşanacak. Birinde aday fark atmış, diğerinde kafa kafaya, ötekinde dramatik bir yükseliş var… Hepsi seçimden önce piyasaya sürülen “son dakika piyesi.”
Bütün bu curcuna arasında Meclis’in iki devletli çözüm kararı çıkartması siyaseten belki “mübah” ve “mümkün” ama ne ahlaki, ne de şık.
Rum liderden “agresif Tatar” masalı
Rum lider Nikos Hristodulidis de boş durmadı. Adayların birbirini köşeye sıkıştırdığı bu süreçte, o da bir el uzattı. “Üçlü görüşmede Tatar çok agresifti” dedi. Yetmedi, “Genel Sekreter de Crans Montana’dan devam edelim dedi” diye ekledi. Düpedüz yalan. Nitekim Rumlar bile inanmadı.
İyi de, şimdi Kıbrıslı Türk seçmen bunu duyunca “Vay canına, Genel Sekreter federasyon diyor, o zaman ben gidip Erhürman’a oy vereyim” mi diyecek? Bu kadar da kolay mı? Kusura bakmasın ama seçmeni sazan balığı yerine koymak hem ayıp hem de zekâya hakaret.
Seçim kampanyası yürütenler biraz daha yaratıcı olamaz mıydı? Uydurma videolar Türkiye’de bir ara iş gördü belki ama Ada halkı bir anda sergilenmeye başlanan aşkı kolay yutmaz. Eskisiyle yenisiyle iktidar milletvekillerinin, iktidarın gözdesi sanatcıların, sporcuların hatta bazı muhalif muhafazakar liderlerin ziyaretleri, köy köy dolaşıp fiili olarak bir adayın seçim kampanyasına destek vermeleri, oy istemeleri ada halkına ters gelebilir. “Ankara seçim mühendisliği yapıyor” algısı ters tepebilir.
Direniş kültürü ve “keşke”ler
Kıbrıslı Türklerin siyasi kültürü, “direniş” üzerine kurulu. Ankara’dan gelen her telkin “bizim aklımız yok mu?” tepkisiyle karşılanır. İşte bu yüzden, seçimlere dışarıdan müdahale edildiği izlenimi, sandıkta tam tersi bir sonuç doğurabilir.
Elbette hepimizin “keşke”leri var. Keşke 1974’e giden süreç hiç yaşanmasaydı. Keşke 1960 Cumhuriyeti herkesin eşit yurttaş olduğu bir düzende devam edebilseydi. Keşke Kıbrıs Türkleri ortaklık cumhuriyetinden uzaklaştırılmamış, koca 11 yıl yokluğa, yalnızlığa mahkum, soykırım amaçlı saldırılar altında kalmasaydı. Keşke yüzlerce Türk ve Rum hayatını kaybetmeseydi.
Ama gerçekler var: 15 Temmuz 1974 darbesiyle sadece Rumlar için anayasal düzen ortadan kalkmadı, Enosis hayali uğruna Kıbrıslı Türkler yok olmanın eşiğine geldi. Türkiye, 1960 Garanti Antlaşması gereği müdahale etti. Rum tarafının “işgal” dediği, Kıbrıslı Türkler için “kurtuluş”tu.
Travmalar ve gerçekler
Empati şart. Rumlar 1974’te travma yaşadı, kuzeye baktıklarında Türkiye’yi görüyorlar, azınlık olduklarını hissediyorlar. Biz ise 1963’ten 1974’e kadar köyleri yakılan, evlerinden sürülen, toplu mezarlara gömülen bir halktık. Güneye baktığımızda “azınlık olma” korkusunu hissettik, olmamaya yemin ettik. Siyasi eşitlik, egemen devlet talebinin arka planı bu…
Bugün hâlâ tek taraflı hikâyelerle siyaset yapılmaya çalışılıyor. Ama bir taraf sadece kendi acısını kutsayıp ötekininkini yok sayarsa, çözüm çıkmaz.
Rum tarafının “barış” söylemiyle birlikte yürüttüğü silahlanma yarışı da ayrı bir kara mizah örneği. Milyarlarca euro’luk silah alımlarını hangi barış mantığıyla açıklayacaklar?
Silahlar Türk tarafına karşıysa, kusura bakmasınlar ama adada Türk askeri var oldukça işe yaramaz. Türkiye’ye karşıysa, daha da komik. NATO’nun ikinci büyük ordusuna karşı mı hazırlanıyorsunuz? O zaman bu, “strateji değil, şaka” kategorisine girer.
Asıl mağdur kim?
Çözümü en çok isteyen taraf biziz. Çünkü mağdur olan, hakları gasp edilen, devleti tanınmayan, ürettiğini satamayan, sporda dünyadan dışlanan, kimliğiyle seyahat edemeyen biziz.
Ama çözüm Meclis kararlarıyla gelmez. Hristodulidis’in BM kürsüsünden atacağı nutuklarla da gelmez. Çözüm, yalnızca uzlaşıyla gelir. İster gevşek federasyon, ister konfederasyon, ister yan yana iki devlet olsun, önemli olan iki halkın siyasi eşitlik temelinde ortak bir gelecek kurabilmesidir.
Bunun için önce kuzeyde de güneyde de zihniyet değişikliği şart. Çünkü zihinler değişmedikçe, masada imzalanan hiçbir anlaşma uzun ömürlü olmaz.
Halkın sesi
Seçim sonunda bir aday kazanacak, diğeri kaybedecek. Ama asıl soru şu: Halk gerçekten kazanacak mı?
Kıbrıslı Türklerin ihtiyacı Meclis’te alınan sembolik kararlar değil. Uluslararası toplumda eşit muamele, kendi ayakları üzerinde durabileceği bir gelecek. Saygın bir yönetim. Rumların da ihtiyacı düşman paranoyasından kurtulup ortak yaşamın hâlâ mümkün olduğunu görebilmek.
Ama siyasetçiler eski numaraları sahnelemeye devam ediyor. Oysa halkın zekâsı, bütün bu ucuz numaraları çoktan aşmış durumda.
Seçim gecesi sandıktan çıkan sonuç, belki de en büyük hiciv olacak. Çünkü bütün bu manipülasyonlara rağmen halk, kendi yolunu çizecek. Ve asıl gülünç olan, halkı hâlâ hafife alan siyasetçilerin kendisi olacak.

Bu haber 39 defa okunmuştur

:

:

:

: