Fellahoğlu, özellikle rant odaklı yaklaşımların hem kentleşme hem de doğal alanların korunması açısından büyük risk yarattığını belirterek, “İskele ve Tuzla bölgelerinde bunun en somut örneklerini görüyoruz. Bu alanlar zaten doğası gereği riskli bölgeler. Son yağışlarda da bu tablo bir kez daha ortaya çıktı” dedi.

Altyapı eksikliklerinin yalnızca drenajla sınırlı olmadığını vurgulayan Fellahoğlu, bazı bölgelerde internet ve iletişim ağlarının çökmesi nedeniyle müdahalelerin geciktiğini kaydetti.

Avrupa ülkelerindeki uygulamalara da değinen Fellahoğlu, yağış rejiminin benzer hatta zaman zaman daha yoğun olmasına rağmen sel felaketi yaşanmamasının nedeninin alınan uzun vadeli tedbirler olduğunu ifade etti. “Avrupa’da kar yağışına uygun yol sistemlerinden drenaj hatlarına, çatılardan akan suyun doğrudan yağmur suyu kanallarına aktarılmasına kadar her şey bilimsel temele dayanıyor. Sular belli noktalarda toplanıp tarımda dahi değerlendiriliyor” dedi.

Fellahoğlu, ülkede ise dere yataklarının doğal akış yönlerinin bozulduğunu, çukur ve taşkına müsait bölgelerde uyarılara rağmen yapılaşmaya gidildiğini belirterek, “Bu yağmur elbet yağacak ve su doğal olarak bu alanlara akacak. Bunu bilip önlem almak gerekir. Ne yazık ki bunu düşünen çok az” değerlendirmesinde bulundu.