Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ın BM Temsilcisi Holguín ve Rum lider Hristodulidis’le yaptığı üçlü toplantının ardından yaptığı açıklamalar, Kıbrıs müzakere sürecinin seyrine dair önemli gerçekleri bir kez daha gün yüzüne çıkardı.
Her ne kadar BM tarafından yapılan açıklamalarda “olumlu ve dostane bir atmosfer” vurgusu yapılsa da bu atmosfer ne yazık ki Kıbrıs Türk halkının yıllardır talep ettiği temel hak olan siyasal eşitliğin tam anlamıyla kabul edildiği anlamına gelmiyor.
Erhürman’ın ifadesiyle, dört maddelik müzakere metodolojisinin birinci maddesinin “yarısında” olunması, yani siyasal eşitliğin yalnızca kısmen kabul edilmesi, aslında bugünkü sorunun özünü oluşturuyor.
Siyasal eşitlik yarım kabul edilmez, pazarlık konusu yapılmaz; ya vardır ya yoktur.
Kıbrıs Türk tarafının hassasiyeti tam da buradadır. Rum tarafı yıllardır Kıbrıs sorununda çözüm modellerini tartışırken, asıl meseleyi yani iki tarafın eşit statüsünü sürekli es geçmektedir.
BM açıklamasında her iki tarafın da siyasi eşitliğe dayalı bir çözümü hedeflediği ifade edilse de, sahadaki gerçekler bu kadar pembe değil.
Eğer gerçekten böyle bir hedef varsa, o halde dönüşümlü başkanlık gibi siyasal eşitliğin somut unsurlarından biri neden hâlâ tartışmaya açılmak isteniyor?
Erhürman’ın da belirttiği gibi, siyasal eşitliğin yarısını kabul edip diğer yarısını zamana yaymak ya da müzakere kozuna çevirmek, çözüm iradesi değil, statükoyu koruma arzusudur.
Toplantıda federasyona veya herhangi bir çözüm modeline atıfta bulunulmaması ise aslında önemli bir kırılmadır. Çünkü yıllardır Rum tarafı federasyonu kendi istediği şekliyle, yani Kıbrıs Türk halkını azınlık statüsüne iten bir düzenle dayatmaya çalışıyordu.
Bu kez ise masa şekilden ziyade temel prensiplere dönmüş durumda. Bu, Kıbrıs Türk tarafının uzun süredir savunduğu bir yaklaşımdır ve doğru yoldur.
Erhürman’ın “daha ilk maddeyi geçemedik” vurgusu, Kıbrıs Türk tarafının kararlılığını ve prensiplerinden taviz vermeyeceğini açıkça ortaya koyuyor.
Çünkü masaya konulan dört maddenin her biri, geleceğin iki taraf için gerçekten adil ve sürdürülebilir olabilmesi adına vazgeçilmezdir. Bu maddelerin tamamı kabul edilmeden kapsamlı müzakerelere geçilmemesi, bir inat değil, bir hak mücadelesidir.
Kıbrıs Türk halkı, eşit ortaklık temelinde bir çözüm istiyor. Bu çözümün yolu da yarım kabul edilen eşitlikten değil, tam, koşulsuz ve net bir siyasal eşitlikten geçiyor. Bizden söylemesi…