KENDİSİNİ HUKUKUN ÜZERİNDE GÖRENLER DERS ALACAK MI?

Şehir Planlama Dairesi’nin Mağusa İskele Yeniboğaziçi’deki ikinci rant planı, İskele ve Yeniboğaziçi Belediyeleri ile Gazimağusa ve İskele Kaymakamlıklarının “ret” oyu sayesinde Birleşik Kurul’dan döndü. Peki bunun böyle olacağı belli değil miydi? Elbette ki belliydi.

Şehir Planlama Dairesi’nin Mağusa İskele Yeniboğaziçi’deki ikinci rant planı, İskele ve Yeniboğaziçi Belediyeleri ile Gazimağusa ve İskele Kaymakamlıklarının “ret” oyu sayesinde Birleşik Kurul’dan döndü. Peki bunun böyle olacağı belli değil miydi? Elbette ki belliydi.

Peki neden belliydi?

Çünkü yerel yönetimleri yok sayan, belediyelerin ihtiyaçlarını dikkate almayan ve merkezi bürokrasinin “ben yaptım oldu” anlayışıyla hazırlanan hiçbir planın sahada karşılık bulması mümkün değildir.

HER BELEDİYENİN İHTİYACI FARKLIDIR

İskele Belediyesi’nin ihtiyacı ile Yeniboğaziçi Belediyesi’nin ihtiyacı aynı değildir. Birinin önceliği konut olabilir, diğerinin ticari alan ya da sosyal donatı.
Altyapı kapasitesi, zemin durumu, nüfus projeksiyonu, okul ve yeşil alan gereksinimi gibi onlarca teknik ve sosyal parametre vardır. Bunları en iyi bilenler de masa başındaki bürokratlar değil, sahada yaşayan ve seçilmiş olan belediyelerdir.

Şehir Planlama Dairesi’nin rolü, yol göstermek, koordinasyon sağlamak ve bilimsel
verilerle planlamayı desteklemek olmalıdır. Belediyelere plan empoze etmek değil.
Nitekim empoze edilmeye çalışılan bu plan, İskele ve Yeniboğaziçi Belediyeleri ile Gazimağusa ve İskele Kaymakamlıklarının “ret” oylarıyla geri dönmüştür. Bu sonuç, planın içeriğinden çok, hazırlanış biçiminin ve dayandığı anlayışın yanlış olduğunu göstermektedir.

SAFA: DEVLET ŞAHSİ GÖRÜŞLE DEĞİL, HUKUKLA YÖNETİLİR

Ali Özmen Safa’nın 28 Nisan 2025’te İskele’de yapılan “halkı bilgilendirme” toplantısında dile getirdiği sözler ise bu meselenin hukuki boyutunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Safa’nın altını çizdiği temel nokta şudur: KKTC bir hukuk devleti ise, idare kişisel görüşlerle değil, yasalarla yönetilmelidir. Bürokratların “benim görüşüm” deme lüksü yoktur. Çünkü o koltuklar şahsi fikir üretme makamı değil, yasaları uygulama makamıdır.

2019 İmar Planı sürecinde yaşananlar hâlâ hafızalardadır. Dört partili hükümetin aldığı açık karara rağmen, emirnamenin devam ettiğine dair gönderilen bir mektup, yıllar sonra “şahsi görüş” olarak tanımlanmış ve devletin savcısı tarafından bile savunulamamıştır.

Beş yıl sonra aynı emirnamenin bu kez “kalktığının” bildirilmesi ise devleti tazminat davalarıyla karşı karşıya bırakmıştır. Bu tablo, keyfiliğin ve kurumsal hafıza eksikliğinin nelere yol açabileceğinin somut bir örneğidir.

BU RET KARARI UMUT VERİCİDİR

Bugün yaşanan tartışma da aynı çizgide ilerlemektedir. Bir Planlama Dairesi bürokratlarının kamuoyuna ve belediyelere karşı “benim görüşüm” diyerek cevap vermesi, hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Devlet ciddiyeti, kişisel kanaatlerle değil; yazılı kurallar, alınmış kararlar ve bağlayıcı mevzuatla sağlanır. Aksi hâlde planlama, bilimsel bir disiplin olmaktan çıkar, rant üretme aracına dönüşür.

Sonuç olarak, bu planın reddedilmesi bir kriz değil, aksine sistemin hâlâ nefes aldığını gösteren nadir örneklerden biridir. Yerel yönetimlerin iradesi, hukuki hassasiyetler ve kamu yararı bu kez galip gelmiştir. Asıl soru şudur: Bu ders alınacak mı, yoksa aynı hatalar farklı planlarla tekrar mı edilecektir?

Toplumun beklentisi nettir. Siyasetçiler ve bürokratlar bizleri şahsi görüşleriyle değil, hukuk devleti gerçekliğiyle; hak, hukuk ve adalet çerçevesinde yönetmelidir. Aksi her girişimin akıbeti, bu son plan gibi, daha en başından belli olacaktır. Bizden söylemesi…
Bu haber 57 defa okunmuştur

:

:

:

:

DİĞER HABERLER