Financial Times gazetesinde yayınlanan aşağıdaki yazıyı dikkatle okumanızı tavsiye ediyorum. Çeşitli iç siyasi nedenlerle Türkiye ve Türk insanının AB tam üyeliğine asla kabul edilmemesi ve Türkiye'nin tam üyelik sürecinin AB'nin demografik, sosyo- kültürel ve ekonomik iç dengelerine ciddi bir tehlike oluşturduğu ifade edilmektedir. Başta İngiltere olmak üzere AB genelinde buna ilişkin kampanyalar İngiltere Referandumu ile hız kazanmıştır. Bu konjonktürü azami ölçüde istismar etmeye çalışan Rum Lideri Anastasiadis görüşme sürecinin temel parametrelerini yerle bir eden maksimalist talep ve dayatmalarını Hafta içinde Lefkoşa'da yapılan AB misyon şefleri toplantısına taşımıştır. Anastasiadis dayatmaların ana başlıkları şunlardır. :
1.Garanti ve İttifak Antlaşmalarını çağdışı ilan ederek tamamen tasfiye edilmesini, Türk askeri varlığının Adadan çekilmesini ( en stratejik ve en önemli hedef olarak) açıkça talep etmektedir.
2. Siyasi çözümün AB normları ve dört temel özgürlük temelinde olmasını şart koşmaktadır.
3. 1974 meşru Türk Askeri Müdahalesinin tüm sonuçlarının ortadan kaldırılmak üzere, AB normları ve AB müktesebatının uzlaşıya varılan BM çözüm parametrelerinin önüne geçmesini ısrar etmekte ve AB birincil hukukunun buna amir olduğunu iddia etmektedir.
4. Taraflarca kabul edilen BM temel çözüm parametreleri çerçevesinde Kıbrıs’ta Türk ve Rum Halklarına dayalı iki kesimli ve iki kurucu devletin siyasal eşitlik temelinde federal ortaklık yerine Rum çoğunluğuna ve Rum egemenliğine dayalı ve mevcut Kıbrıs Cumhuriyetine entegre olmaya namzet 'azınlık Müslüman bir Türk unsurunu' AB gündemine taşımak ve BENİMSETMEK istemektedir.( AB dört özgürlük kriterlerinin uygulanması, kalıcı deregosyanların reddi, çapraz oy ısrarı, nüfus politikalarında , 4: 1 Rum - Türk oranının gözetilmesi topluca bu amaca yöneliktir. )
Anastasiadis’in, Yukarıda özetlenen ve yıllardır değişmeyen Rum- Yunan milli çizgisi ışığında KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncıyı ' en yakın dostum ' olarak lanse ederek, geriye dönüşü olmayan bir müzakere formatı çerçevesinde ve geniş anlayış birliği içinde çözüm yolunda önemli mesafe aldıklarını ve kararlı bir şekilde yola devam edeceklerini vurgulaması KKTC ve Türk Dış Politikası açısından fevkalade düşündürücü bir durumdur.