Tam 13 yıl önce BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın ismini taşıyan ve Kıbrıs sorunun çözümüne ilişkin kapsamlı BM Barış Planı, Güney Kıbrıs'ta yapılan Referandum da Rum Halkı tarafından % 75 çoğunlukla reddedilmişti.
Tam 13 yıl önce BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın ismini taşıyan ve Kıbrıs sorunun çözümüne ilişkin kapsamlı BM Barış Planı, Güney Kıbrıs'ta yapılan Referandum da Rum Halkı tarafından % 75 çoğunlukla reddedilmişti. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi eski Dışişleri Bakanı Nikos Rolandis'in de açık itirafları ile 53 yıl önce Rumların başlatmış olduğu Kıbrıs sorunun çözümüne ilişkin Rum- Yunan kanadının sistematik olarak reddettiği ve makul sayılabilecek en az 15 BM çözüm planının ezici bir Rum Halk iradesi ile yeniden reddi Kıbrıs Türk'ü açısından tarihe tescil edilen bir dönüm noktasıdır. Rum halkı sergilemiş olduğu bu iradeye rağmen, Kıbrıs Türk Halkı ve KKTC yok sayılarak AB ne tüm Kıbrıs adına tam üyelik statüsü ile ödüllendirilmiştir. Bu noktadan sonra Kıbrıs Türk'ünün Rumlara endeksli, bir gelecek arayışı içinde yeniden müzakere masasına yönelmesi KKTC’nin tasfiyesine ve Kıbrıs Türk Halkının AB- Rum- Yunan ortak egemenliği bünyesinde, Rum- Yunan onay ve icazetine dayalı bir geleceğe açıkça yelken açması demektir. KKTC - TC ortak dış politikasının bu vahim hatasının devamına artık kesin bir son verilmelidir. Başta siyasal ve ekonomik olmak üzere Türk kanadına uluslararası alanda ağır bedel üreten ve sürekli kan kaybettiren görüşme süreçleri 24 Nisan 2004 de son bulmalıydı. Dünya ve tarih önünde 40 yıl devam eden Rum- Yunan uzlaşmazlığı tescil edilmişken, Talat - Hristofyas, Eroğlu – Anastasiadis ve halen ısrarla devam ettirilen AKINCI - Anastadiadis görüşmeleri sadece uzlaşmaz Rum- Yunan dış politikasını aklamakla kalmamakta, 53 yıldan beri devam etmekte olan Rum- Yunan hukuksuzluğuna meşruiyet kazandırmaktadır. 2004 yılından bu yana tamamen TC ve KKTC’nin kaybetmesi üzerine kurgulanmış ve geleceğimizden 13 yıl daha kaybettirmiş olan bugünkü görüşme süreci enosis ve Rum- Yunan/ AB ortak egemenliği gölgesinde asla devam edemez ve etmemelidir!!!
KKTC Meclis'inde temsil edilen tüm siyasal partiler, tam bir konsensüs ve kararlılıkla, varlık nedenlerine ve meşruiyetlerine son vermekte olan bu süreci bir an önce terk etmeli ve Kıbrıs Türk'ünün geleceğini Rumlara endeksli prangalardan kurtarmalıdır. Kıbrıs Türk'ünün bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi müzakere masasında teslimiyet ve hezimete zorlanmaktadır. Kan ve göz yaşı ile kurulan devletimizin sınırları, bağımsızlık ve özgürlüğümüz, KKTC topraklarında, KKTC Deniz ve Hava sahalarında tesis edilen egemenliğimiz müzakere masasında tehdit altına sokulmak istenmekte ve liderlerin ortak bir deklarasyonu ile çözümün sözde ilk gün senaryosu altında sonlandırılması öngörülmektedir.
Anavatan Türkiye'nin Barbaros Hayrettin Paşa sondaj gemisi ile KKTC’ye ait deniz sahalarında egemenliğimize kararlılıkla yeniden sahip çıkmasını takdir ve şükran duygularımızla selamlamak yeterli değildir. Başta KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı olmak üzere KKTC Meclis'i tam bir ortak irade ve konsensüs içinde KKTC’nin bağımsızlık ve egemenlik yeminine sadık kalıp gereğini en kısa zamanda yerine getirmelidir.
Rum kanadı ile ilişkilerimiz egemen iki eşit devlet, egemen iki eşit halk ve tam bir siyasal eşitlik ve karşılıklılık ilkesi üzerine inşa edilmelidir. Kıbrıs Adasının iki ayrı devleti, iki ayrı coğrafyası, iki ayrı egemenliği yarım asırdan beri Kıbrıs’ın tarihine ve toprağına kök salmıştır. Gelecek budur!!! Bu gerçek KKTC’de yaşayan herkesin gerçeğidir. KKTC'ye sahip çıkıp yüceltmek boynumuzun borcudur ve hepimize düşmektedir. Rumların insaf ve icazetinden medet uman bir zihniyetin KKTC'nin siyasi hayatında asla yeri olamaz ve olmamalıdır!!!