Bugünlerde hepimiz, kendi kendimizle kaldık. “Günlerce, haftalarca evlerimizde nasıl kalırız?” diye düşündük durduk. Kafelere gidememek, restoranlarda keyifle yemek yiyememek, sevdiklerimizi görememek, işlerimizi yapamamak durumlarını kabul etmek… Düşündük ki olmaz böyle şey, olamaz. Çünkü, alışmıştık. Her gün sevsek de sevmesek de işimize gitmeye, onlarca insanla tokalaşmaya, alışveriş yapmaya, trafikte saatlerce gideceğimiz nokta için beklemeye, anlamlı anlamsız bağırmaya, yüksek sesle konuşmaya, değer verdiğimiz dostlarımızla görüşmeye, kendi egomuzla boy göstermeye alışmıştık. Tamam da bugünlerde bunları yapamıyorsak; yaşamımızı tehdit eden bir engele takılmışsak? Şimdi, sessiz kalalım ve hissedelim. Yaşamı hissedelim. Ölüm varken yaşam daha çok biliniyor. Şu anki durumu, kabul edelim. Varsın duruyorum desin, dursun dünya!
Kendimizle Savaşmayalım!
Savaşmayalım kendimizle, didişmeyelim çok yakınımızdakilerle, barışalım doğayla, en yüce güç olan ‘Toprak Ana’yla. Sarılalım kendimize, sarılalım yaşama. Ne kaybederiz ki? Bugün yaşadığımız durumu, pozitife çevirelim. Oturalım balkonlarımızda, boş boş aşağıyı seyredelim. Bu güzelim adamızdaki en güzel mevsimi karşılamaya hazırlanalım. Yemyeşil çerçeveyi, o çerçevenin içindeki sarı, kırmızı, pembe, mavi… renkleri seçmeye çalışalım. Örneğin, bu sefer de kendi kendinle randevulaş, müzik dinle ruhuna iyi gelsin diye, kahve iç kendinle karşılıklı, uzun zamandır alıp alıp da kitaplığında biriktirdiğin o çok değerlilerini okumaya başla ve bitir. Kitabın ilk sayfasının açılmasıyla son sayfasının kapanmasındaki heyecanı, sevinci yaşa.
Sessiz Kal / Kendine Dön
Doğadaki yürüyüşümüzü yapalım her gün. Oksijene ihtiyacımız olduğunu tekrar tekrar hatırlayalım. Kendimize dönelim, içimizi hissedelim, daha çok değer verelim kendi yaşamımıza. Nefesimizi hissedelim derinlerde. Derinlere gittikçe sessizleşip tek olalım. Barışalım kendimizle, tekrar tanışalım, sevelim ben olanı, özümüzü. Belki, kendimizi sevdikçe, doğayla karşılıksız bir ilişki kurdukça, doğa da bizden döner yüzünü bizden taraf. Güzelliklerini gösterir; kötülüklerini içinde eritir, yok eder.
Dünü Unut Gitsin
“Ben, yapamam.” demektense dün nasıl olduğunu unut gitsin. Bugünü yaşa. Bugün, belki de bir sonraki dönemlerde de hep bugünü yaşatacaktır. Anda kalmaya çalış. Şikayet etmenin yerini, şükür; sevgisizliğin yerini şefkat; aceleciliğin yerini sabır alsın. Zamanla değiştirdiğimiz, dönüştürdüğümüz her duygu, alışkanlığa dönüşsün; fakat bizim için güzel, paha biçilmez alışkanlıklar olsun bunlar.
Korkmak Yok
Yaşa ve yaşa… En kötü durumlarda bile en güzel duygularını ortaya çıkar ve onları yaşa; yapabildiğin ölçüde. Kötüye de iyiye de anlam yükleyen bizler olduğunu sakın unutma. Güzel anlamlar yükle siyaha ki siyah asilliğini kazansın. Gülümse karşındaki suratsıza ki senden sonra aynaya bakmaya ihtiyaç duysun ve baksın da. Sev, sev ki sevgisizlikler, hastalıklar, korkular, kimsesizlikler yok oluversin. Korkusuz ol, korkakça yaşama bu kısacık, anlam yüklersen anlam kazanan dünyayı. Dünya, sanıldığı kadar muhteşem de değil; bilindiği kadar zor da değil. Biz, hangi anlamı yüklersek, o oluverir bir anda. Korkma ki dünya da yaşanılabilir bir konumda olsun. Korkma, özgürleş kendinden ki güzellikleri gör. Hep bir bahanen olsun daha anlamlı yaşamak için, daha çok hissedebilmek için, daha sakin kalıp doğayı dinleyebilmek için.
Doğa Fısıldıyor
Doğa, bize ne fısıldıyor? Neye ihtiyacı olduğunu dile getirmeye çalışıyor? Bu soruların cevaplarına ulaşabilmek için zihnimizi susturmaya; kalbimizi dinlemeye hazırlanmalıyız bugünlerde. Bugüne kadar bir şekilde dinleyemediğimiz doğa, bizi bekliyor, duyarlılığımızı görmek için sabırsızlanıyor. Tüm insanlığı, sağlıklı, sevgi dolu bir dünya için bu duyarlılığa ‘sevgiyle’ davet ediyorum!