Yaşamı bir sonraki güne taşıma

Bu kısacık yaşamda bir sonraki gün / günler, bizler için ne kadar önemli? Kimler bugüncü; kimler yarıncı?

Bu kısacık yaşamda bir sonraki gün / günler, bizler için ne kadar önemli? Kimler bugüncü; kimler yarıncı?
Yaşadığımız her an, pırlanta gibi değerli. Bu anlarda her duygu gelebiliyor ruhumuza, bedenimize. Anda yaşananlar ve bu yaşananların hissettirdikleri, ruhumuzda bıraktığı izler, kayda değer nitelikte. Bu kayıtları paylaşmak isteyip de bunu yapamayanlar çok. Siz de onlardan mısınız? O an, arkadaşına, dostuna, eşine, sevgilisine, annene, babana, kardeşine: “Seni seviyorum.” diyebilmenin huzurunu, içtenliğini, büyüklüğünü yaşayabilmek bambaşka bir olay. Mucize gibi… Mucizeleri yaşamak istiyorsanız, bir sonraki gün olmayacakmış gibi düşünün. Eğer böyle düşünüyorsanız, bilin ki en doğrusunu yapıyorsunuz. Çünkü, o an sevginizi gösterir bir söz, bir yazı, bir davranış sergileyemezseniz; bu hissinizi karşınızdaki anlamayacaktır. Neyi, ne kadar hissedersek hissedelim; bu duygumuzu göstermediğimiz sürece, böyle bir duygunun var olduğu konusu tartışılır. Duygularımızı göstermek, düşüncelerimizi masaya yatırmak, insan olmanın gerekleri. Tabii ki bunları da zamanında yapmak, en doğrusu. 2009'da yayımlanan “Aşk” adlı romanıyla Türk edebiyat tarihinin en kısa sürede en çok satan edebi eser yazarı unvanına sahip olan Elif Şafak’ın: “Ertelemek, yaşamın mayasını kaçırır. Kızdıysan, bağır; sevindiysen söyle; özlediysen arkasından koş.” sözü, bu konuda yapılabilecek örneklemelerin en güzellerindendir.
DÖNEMSEL FARKLILIKLAR
Zamanında anne ve babalarımız, sevgilerini göstermeyi pek tercih etmezlerdi. Belki o ne olduğu belirsiz gururdan; belki de atalarından öyle gördüklerinden. Şimdiye nazaran daha utangaç, bir o kadar da duygularını gizlemede ustaydılar. Bizler uyuduktan sonra, yatağımızın başına gelip sevgi dolu gözleriyle bizleri gözlemekteydiler. Uykumun az olduğu gecelerde, yatağımda uyur rolü yaptığım için onlar, benim onları çaktırmadan gördüğümü bilmezlerdi. Bazen de bir yerimiz acır ya da hasta olurduk. Önümüzde ağlamazlar, ah vah çekmezler; belki de kimsenin olmadığı bir yerde kendi kendilerine ağlarlardı. Yeni dönem, duyguların daha rahat aktarıldığı bir dönem oldu. Bunu ruhumda hissediyorum ve de deneyimliyorum. Önceden insanlar, duygu aktarımı azlığı nedeniyle gelen duygunun önüne geçip o duyguyu ya kendi içlerinde yaşıyorlardı ya da bir sonraki gün ifade etmek ümidiyle tüm günü, o duyguyla geçiriyorlardı.
ERTELEMENİN GÖTÜRÜSÜ
İşlerimizi, görevlerimizi, ödevlerimizi erteleme konusunda da kayıplar yaşıyoruz. Çok önemli işlerimizi sona bırakıyoruz. “Gün içinde yaparım.” deyip de kendimizi kandırıyoruz çoğu zaman. Hep de sonraki güne, sonraki güne kalıyor. Bunu yaparken o ana gelene kadar daima huzursuz oluyoruz. Çünkü, biliyoruz ki iş zor ve vakit yetmeyebilir. Bunu bile bile dümdüz hataya doğru gidiyoruz. Her seferinde de öyle olmaz mı ki? Geceye kadar çalışıp da o işimizi, ödevimizi… bitirmeye çalışmalar… Ortaokul sıralarında, Türkçe öğretmenimiz, her ay bizlerden iki adet roman özeti isterdi. Her seferinde diğer ödevler yapılır; böyle zor bir ödev sona bırakılırdı. Sevgili ablam, böyle acil durumlardaki en büyük yardımcımdı. O gecelerde o kadar az uyurduk ki annem, birçok kez gecenin bir yarısı kalkıp bizi kontrol ederdi. Bazen de benim bu ertelemelerim yüzünden koltukta uyuyakalırdı. Hepimiz bilirdik ki tüm bunlar, ertelemelerden kaynaklanırdı.

SEVGİYİ ERTELEMEYİN
Özellikle de birine ya da bir canlıya olan sevgiyi ertelemeyin. Sevgi geldi mi söyleyin, gösterin bir şekilde. Bir kediyi, bir köpeği…kucağınıza alıp sevebilmelisiniz o an. Arkadaşınıza sarılabilmelisiniz doyasıya. Kötü duyguları da aktarabilmelisiniz. Çünkü, o an gelen duygu olumsuz bile olsa; bu duyguyu anda aktarmak, olumlu duygularımızı daha çok geliştirir. Bedenimizde ve ruhumuzda kötü duygular sıkışıp kalmamış olur. Olumlu, olumsuz aktarılmayan tüm duygular, çoğalıp bizi boğmaz. Sevgiler de daha çok güçlenir. Sevginizi söylemek için bir saniye bile beklemeyin bence. Yaşam, beklemek, ertelemek için çok kısa. Her ertelenen sevgi, yerini sevgisizliğe, umutsuzluğa ve de boşluğa bırakır.
Bu haber 3383 defa okunmuştur

:

:

:

: