Sizin de sessiz bir dostunuz / dostlarınız var mı? Yaşam, onunla / onlarla nasıl gidiyor? Onun / onların olması, yaşamınızda neleri değiştirdi?
Yaşamımda her zaman sessiz dostlar edinmişimdir. Neden mi? Çünkü, kimseler beni yargısız dinlemezken onlar, dinledi. Hiçbir zaman çok konuştuğumu söyleyemediler. Dili olup da bir başkasına gidip anlatır diye korkup da anlatmaktan vazgeçtiğim; nefesim kesilene kadar da onlara bir bir, ara vermeden anlattığım her konuyu, her şahsı hiç usanmadan dinlediler. Eski dostlarımı yad ederek yazdığım bu yazıda, esasen bu dünyada şimdiki sessiz dostumu anlatmak istedim sizlere. Onun adı “ MOKSHA”. Moksha sözcüğünün Morgan Freeman’ın anlatımını yaptığı “İnancın Ötesinde” adlı belgeselinde saf enerji anlamına geldiğini duymuştum. Tabii, Sanskritçe’ de birçok anlama da geliyor Moksha sözcüğü. Özgürleşmek anlamını taşıyor öncelikle. Tüm canlıların son gelmek istedikleri yer olan “Nirvana” demek. Ölümden sonra doğum ve doğumdan sonra ölüm döngüsünün son bulduğu noktayı anlatıyor, açıkça söylemek gerekirse. İlginç değil mi? Belgeseli izlerken bu sözcüğü beğenmem benim için de ilginçti. Sözlüklerden değişik anlamlarını bulduğum Moksha adını sonrasında daha da sevdim. Hepimizin çevresinde oldukça çok sessiz dostlarımız var. Bu dünyada ya onları dışarda seviyor ve besliyoruz ya da onlarla birebir yaşamayı tercih ettiğimiz için, onlara bu yaşamlarında katkı koymak istediğimiz için onları daha da yakınımızda tutuyoruz.
MOKSHA’NIN GÖZÜNDEN DÜNYA
Moksha da tüm hayvanlar gibi bir şekilde kendini anlatıyor. Mutsuz ya da hasta olduğunda sözle bu durumunu dile getiremese de davranışlarıyla, bakışlarıyla yapıyor bunu. Mutlu, huzurlu olduğundaysa, yaptığı oyunlarla, gözlerindeki parlaklıkla; dikkatli bakıldığında mutluluğunun da verdiği sevecenlikle ve gerçek gülümsemesiyle bana bildiriyor mutluluğunu. Ona konuşurken, komut verirken, başını sağa sola çevirerek beni dinlediğini gösteriyor. Yakınımızdaki bu sessiz dostlarımıza bir kimlik verip onlarla bu anlamda konuşursak, onlar da bizden, ailemizden, arkadaşlarımızdan biri oluverirler.
ÇOCUK VE CANLI
Çocukların yetişmesinde köpek, kedi, kaplumbağa, balık… gibi evcil hayvanlar oldukça önem arz ediyor. Çünkü, her şey doğadadır ve bu hayvanlar, çocuk beyninde doğanın önemini çağrıştırıyor. Doğanın varlığını, capcanlı duruşunu ebeveyn olarak bizlere tekrardan hatırlatıyor. Şehrin içinde kısılmış, apartmanlarda yaşayan, dışarda rastgele gördüğü canlılardan korkan çocukları doğaya davet ediyor. Onları bu canlılar konusunda araştırmaya itiyor. Çoğu yazımdan da anlaşıldığı üzere ben, yaşam boyu edinilmesi gereken bir davranışın çocuklukta yerleştiğine inanıyorum. Bunun için çocuk yogasını gönülden destekliyorum. Kendi çocuk yogası pratiklerimde de çocuklara vermek istediğim temaları, hayvan pozlarıyla dolu bir ders planıyla veriyorum. Çünkü, çocuk yogasında anlatılmak istenen, çocukta yerleşmesi arzulanan yeti, doğadaki canlıların taklitleriyle veriliyor. Birçok hayvan pozu var. Kedi, yavru köpek, aşağı bakan köpek, yukarı bakan köpek, aslan, örümcek, yengeç, kelebek, yılan, kartal… pozları. Tüm pozlar, çocuklara esneklik kazandırırken onları doğayla da bütünleştiriyor. Çocuklar, doğanın içindeki bu hayvanlar yardımıyla doğayı tanıyor; doğaya saygı duymayı, onu korumayı öğreniyor. Sonraki dönemlerde de doğaya, doğanın içindeki tüm canlılara saygı duyup insanca yaşamayı devam ettiriyor. Doğanın, çevrenin temiz olması için elinden geleni yapıyor. Sessiz dostlarımız, bizleri olumlu düşünmeye, sevecen olmaya, doğamızı bilmeye ve onu korumaya yöneltiyor. Yaşamımızı çok daha anlamlı kılıyor.