Çember dediğimiz şey nedir? Çemberde olmak, ne kadar güvende ya da ne derece sıkıcı? Çemberde olmak hissi, bizi kısıtlayan mıdır; yoksa bize sevgiyi, huzuru dağıtan mıdır? Peki, çemberde insan olmak ne kadar mümkün? Gelin, hep beraber bunlar üzerinde düşünelim.
“Çember”in Kısıtlayıcı Korkutucu Yüzü
Yaşadığımız bu dünyada doğal olarak kısıtlı mıyız yapabileceklerimizde; yoksa biz, aldığımız öğretiyle, bu öğretinin bize getirmiş olduğu korkuyla bizzat mı kısıtlıyoruz kendimizi? Geçtiğimiz gün, denizde dalgaların köpük köpük, muhteşem heybetine bakıp da su sesiyle dinlenmeye çalışırken bir kız çocuğu… Annesi sarı bir şemsiyenin altında, turuncu etnik kıyafetli, simsiyah, uzun saçlı bir kadın. Kesinlikle denize girmeyeceği her halinden belli. Küçücük, sıska, annesininki gibi simsiyah saçlar, üzerinde renkli, capcanlı bir mayo… Denize girmeye çalışırken bir dalga geliyor, bir daha, bir daha… Bir türlü o suya giremeyen küçücük elli, minnacık ayaklı bir kız çocuğu… Dakikalarca onu izledim; belki de yarım saat. Dalgalardan korkması; aslında onun şu an her şeyden korktuğunu göstermekteydi. Annesi ona örnek olabilseydi ya da sadece onu suya girmesi için yüreklendirebilseydi bu gözler cesaretli bir çocuğu görecekti. Fakat, gördüklerim korkaklık, çekingenlik, bilinmezlik ve yalnızlıktı. Sonradan babası ve abilerinin gelmesiyle cesaretini toplayıp kendini o beyaz köpüklü maviliklere kolayca, korkusuzca bırakıyor. Demek ki cesaret, bazen öğrenilir. Korkaklık, sevgiyle, birliktelikle, yaşayıp da öğrenerek de elde edilebilir.
“Yuvarlak” tan Korkmak mı Korkmamak mı?
Yuvarlaktan korkma. Çünkü yuvarlak, seni aksine çepeçevre sararak korur kollar. Yuvarlakta olduğun için kendini kısıtlı görme. Çünkü, bu yuvarlağın içi çok büyük. O kadar büyük ki istediğin her şeyi yapabilirsin, istediğin her yere gidebilirsin. Bu yuvarlakta ruhun sonsuz bir güce sahip. Şimdi halledemediklerini bir sonrakine bırakabilirsin. Korkma, kendini bu dünyada kısıtlı hissetme. İnan ki güzellikleri de çirkinlikleri de yaratan bizleriz. Kendimizi kısıtladığımız an, bilmeliyiz ki gücümüz, yapabileceklerimiz 50 % geriye gitmiştir.
İnsanımdan Seçme Şiirler
Hayattan korkma
Bırak acılar yüreğine
Sevinçler iliklerine işlesin
Yaşamak bir oyunsa
En iyi sen oyna
Perde kapanınca
ÇOK GÜLECEKSİN
Ruzin Azerhan
Bir ömre kaç yaşam sığar,
Kaç hayat yaşlanır...
Bir düşün zamanın önemini,
Saatler asla geri dönerler mi?
Yaşamı aldanarak yaşamamalı,
Kaç kere doğar, yeniden kaç kere ölebilir insan?
Çevir gözlerini içlerine!
İçine bak şöyle bir...
At bir adım daha,
İlerle...
Korkma içindeki uçurumlardan...
Alıştırıldığımız, başarmak zorunda kaldığımız yaşam,
Kendi öz yaşamımız değil...
Oysa iç savaşlarımızda, yenen de yenilen de biziz...
Kendimizi avlıyoruz.
Adım adım kendimiz ölmüyor muyuz?
Yoluna tuzaklar kurduğumuz hayallerle,
Kendimizi öldürmüyor muyuz?
Korkma kardeş!
Yürü yollarına.
Salına salına, sarsıla sarsıla...
Islak,
Nemliyken şekillenir...
Bittiğinde öğrenilen yaşam neye yarar?
Saatler geriye döner mi?
Bir düşün!
Yum gözlerini,
Yaşını hesap et, ilk karneni düşün.
En muhteşem eser,
Dolu dolu yaşamaktır.
Hayatı yaşamak içinse,
Onu yaşamak, bir sanat oldu içten içe...
İyi gün dostu bulmak ne kadar zorsa,
Kötü gün dostunu bulmak da o kadar zor.
Göçmen kuşlar oluveriyor dostlar...
Nedense hep sıcağa uçar, sürüden kopan keratalar...
Alt tarafı iki gözün üzerinde iki kaş,
Dolu dolu yaşa, arkadaş.
Tahsin Dağlı