Niyet etmek, zor mu sizce; yoksa doğru niyeti bulup da o niyeti etmek mi? Doğrular, doğrular, doğrular… Kime ve neye göre doğru ya da yanlış? Kalbinden geçeni niyet eyle ki ruhuna, bedenine, yaşamına yarasın!
Niyet etmek, zor mu sizce; yoksa doğru niyeti bulup da o niyeti etmek mi? Doğrular, doğrular, doğrular… Kime ve neye göre doğru ya da yanlış? Kalbinden geçeni niyet eyle ki ruhuna, bedenine, yaşamına yarasın!
Okul Öncesi Öğretmenliği Programı öğrencileri için düzenlenen sanat etkinliği çerçevesinde mandala dersi vermek için gittiğim Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nde karşımda dopdolu bir sınıf buldum. Sınıf ki ne sınıf! Dopdolu olmasının yanında zehir gibi gençler. Okul Öncesi Öğretmenliği öğrencilerinin yanında Türkçe Öğretmenliği, Sınıf Öğretmenliği programlarından gelen öğrenciler de bulunuyordu. Benim neler söyleyeceklerime odaklanmış; hatta gözlerimde donmuş durumdaydılar. Anlatacaklarımı, anlamaya, görmeye, duymaya, deneyimlemeye karar vermişlerdi. Beni görene kadar mandala etkinliğini bir ders olarak düşünmüş, tüm günün yorgunluğuna ekstra bir dersin ağırlığını ekleyebileceklerinden pek de emin olamamışlardı.
Davet ve Davetli Listesi
Kıbrıs Uluslararası Üniversitesi, Çocuk Gelişimi Eğitimi alanında çalışmalarını sürdüren sayın Prof. Dr. Çağla Gür’le iki sene önce Milli Eğitim Bakanlığı’nın düzenlemiş olduğu ‘Mutluluk Sanatı’ kursunda tanışmıştım. Online da olsa kalbime, ruhuma dokunan sesiyle, duruşuyla bana hitap etmişti. Sonrasında da onunla iletişimi bırakmadım. Ara bile vermedim. Hocamın etkinlik davetini geri çevirmek gibi bir lüksüm yoktu. Memnuniyetle kabul ettim tabii ki. Onun sayesinde oraya gelen öğrencileri, üniversiteden öğretmenlerin bazılarını, etkinliğimizin başında yaptığı konuşmasıyla beni onurlandıran Okul Öncesi Öğretmenliği Programı Bölüm Başkanı sayın Yrd. Doç. Dr. Sarem Özdemir’i tanıdım. Farklı bir gündü, herkes için.
Niyetlenme
Bir şeyi yapmayı zihninde tasarlama, önceden isteyip düşünme, kendi kendine karar verme, kişinin içindeki bir amaca yönelme istek ve düşüncesi demek. Üniversitedeki mandala dersimin ikinci bölümünde hayat çemberimizin çizimine geçmeden önce önemli bir duyuru yaptım. “ Lütfen, üzerinde mandala şablonu olan kağıdınızın arkasını çevirin ve niyetinizi yazın. Niyetinizi yazarken de şimdiki zaman ekiyle tümce kurun.” dedim. En arka sırada oturanlardan bir öğrencim: “ Yağmur yağıyor.” deyince, çoğu belli ki yağmura hazırlıklı değillerdi, bu niyete itiraz ettiler. Ders bitiminde, derslikten çıkarken Çağla Hocam’ın aklına bu konuyla ilgili bir fıkra geldi. Bizlere anlattı. Yaşanılan niyet krizine o kadar da uygun bir fıkra ki bu kısacık fıkrayı yazımda örnek olarak göstermek istiyorum: “ Uzun zamandır yağmur yağmayan bir köyde tarlasındaki ekinlerin yeşermesi için yağmur bekleyen adamla fakir olduğu için kerpiç evini kış boyunca korumaya çalışan bir başka adam, bu fıkranın kahramanları. Tarlası olan adam, yağmur duasına çıktığı zaman, kerpiç evinin bir kışı daha geçiremeyeceğine inanan köylü de yağmur yağmasın diye dua etmektedir.”
Niyetlerimiz Bize Özel
Kendi biricik yaşamlarımızda, niyetlerimizi var olma durumumuza göre yapmaktayız. Nefes darlığı çekenler, nefeslerinin açılması için niyet ederler; maddi sıkıntı yaşayanlar, çok para kazanmaya niyet ederler. Niyet, insanoğluna sunulan bir armağan. Bu armağan, yaşamlarımızın her anında bizimle.