Şiir, sözcüklerin düz anlamlarına ek olmak üzere ya da bunların yerine başka anlamlar oluşturmak için dilin ses estetiği veya ses sembolizmi ve ölçü gibi estetik ve ritmik özelliklerini kullanan bir edebiyat türüdür.
Bazı şiir biçimleri, şairin yazdığı dilin özelliğine bir yanıt ve ait olduğu kültüre ve türe özgüdür. Dante, Goethe, Mickiewicz ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî tarafından yazılan şiirleri okumaya alışık okurlar şiirin her zaman kafiye ve ölçü ile yazıldığını düşünebilir, ne var ki, kimi kutsal metinlerde olduğu gibi ritim ve ses estetiği oluşturmayı amaçlayan şiir gelenekleri de vardır. Modern şiir ise şiir geleneğine eleştiri üzerine kuruludur.[6] Bunu yaparken birçok unsurun yanı sıra ses estetiği ilkeleriyle oynayıp test etmekte, bazen bunu kafiye ve ritimde de yapmaktadır. Günümüzün küreselleşen dünyasında şairler artan oranda farklı kültür ve dillerden biçimleri, tarzları ve teknikleri şiire uyarlamaktadır.
Muhteşem Kadın Satı Erdoğan
Bu yaz tatilimin en güzel sanatı ‘şiir’ oldu. Satı Erdoğan gibi içten, samimi, sevecen, dost canlısı bir kadınla tanışmam, beni seneler sonra bu güzel sanata geri götürdü. Şiir yazmaya lise yıllarında başladım. Sonraları, bıraktım. Ta ki bu seneye kadar. Bundan sonra yazılarımı belki de kendi şiirlerim süsleyecek. Teşekkür ederim, Satı Erdoğan; dostluğun ve ilhamın için.
Bu muhteşem kadın, 1974 senesinde İzmir’de beş çocuklu bir ailenin en büyük çocuğu olarak dünyaya geldi. Şiir dünyasına 2004’te girdi. Kendini sürekli geliştirerek, araştırarak bu sevdasına devam etmektedir. Seferihisar’da özel bir radyoda, her pazar akşamı şiir programı hazırlayıp sunmaktadır. Katıldığı antolojiler: “Nar Öykü ve Şiir Seçkisi” ve “Anadolu Rüzgarı Öykü ve Şiir Seçkisi”dir.
“Ben Hayatı Seviyorum”
“Belki sıfırdan başlarsın hayata belki de kaldığın yerden devam edersin hayatla.
Çok sıfırdan başlamışlığım var.
Kaldığım yerden devam etmişliğim de.
Hiçbirine pabuç bırakmadım hayatımda, hiçbirine dönüp bakmadım.
Her biri kayıp değil; kazançtı benim için.
Ders aldıklarım da var içinde ders verdiklerim de.
Yaşadığımı sandığım kaçırdığım zamanlar da var kendi içimde.
Hayat altın tepside sunmuyor yaşamı; ama ben hepsini altın tepside sunulmuş gibi dimdik yaşadım gülerek ya da susarak geçtim o yılları.
Keşkeyi hiç koymadım, ömrüme,
Belki de keşkeyi itiraf edemedim, yüreğime.
Çoğu insanın üzerine yüzlerce kilit vurdum sessizce.
Çünkü, o anahtar hep bende.
Yüreğime aldığım kadardı ömürleri.
Ben, hep umutla nefes aldım.
Düştüm dediğim yerden bir avuç umutla kalktım.
Yüreğimin yaşadığı doğruları ve hataları sevdim; çünkü onlar da benim bir parçamdı.
Yaş geçtikçe kaçırdığı zamanı yakalamak istiyor insan.
Ne kadarını yakalayabilirsek aslında; adı üstünde kaçırdığımız zaman.
Olsun, bir yerlerden başlamak lazım yakalamak için.
Kendimi sevdiğim gibi,
Kusurlarımı da seviyorum.
Güçsüz oluşlarımı da.
Güçlü olmak zorundalığını bırakalı bir hayli oldu.
Ben, hayatı seviyorum.
Gururumu, huzurumu, minnetsiz ruhumu seviyorum.
Ve hep dedim, yine diyorum.
Hayat! Sen, benim rabbimin gönlüme göre verdiğisin.
Bu yüzdendir ki seni yaşama mecburiyetimi seviyorum.” Satı ERDOĞAN
Kaynak:
https://tr.wikipedia.org