Biz kaybedersek ne olur; kral kaybederse ne olur? Kralla aramızdaki fark nedir? Kral, ne zaman ya da nasıl olunur? Kral olabilmek, sandığımız kadar kolay mı? Kral olmakla narsist olmak arasındaki kopmaz bağ nedir? Narsist olmak, sadece krallara mı mahsustur; yoksa aslında çevremizdeki çoğu insan da dizideki Kral gibi narsistliği yaşayıp yaşatıyor mu? Peki, narsistliğin sevgiyle bağlantısı var mıdır? Narsist insanlar, daha çok mu seviliyor; yoksa fark ettirmeden kendini çok mu sevdiriyor? Kendimize soracağımız en önemli sorular da şunlar: Bu dünyaya kral ve kraliçeler mi doğuyor? Kral ya da kraliçe olmak, çok mu önemli? Çocukluğumuzda ebeveynlerimizin bizleri birer kraliçe, kral olarak görmesi, evlenecek olan gelinin başını bir tacın süslemesi; hatta girdiğimiz bu yeni dönemde doğum günlerinde, daha farklı özel günlerde, yaşın çok da önemli olmadığı, kral/kraliçe taçlarının süs olarak takıldığını görüyoruz. Tabii, kral tacının görünürdeki anlamı süs olması. Ya bu kral tacı; sadece süs değilse? Bizim ta derinlerdeki kendimizi beğenmişliğimizin dışavurumuysa? Peki, şimdi bu satırları okurken durup bir düşünün. Kral/kraliçe misiniz; yoksa kendi olmaya çalışan bir kişilik mi?
Gülseren Budayıcıoğlu ve Kral Kaybederse Kitabı
Başarılı psikiyatrist ve yazar Gülseren Budayıcıoğlu' nun son kitabı. İnsanı ilişkileri ve kaderi gerçek bir öyküden o kadar güzel anlatmış ki okurken merakınızı bir an olsun yitirmiyorsunuz. kitap sizi öyle sarıyor ki elinizden bırakmadan bitiriyorsunuz. günümüzün geçmişimizle olan bağlantısını ve geçmişimizin geleceğimizi nasıl şekillendirdiğini kaderimizi aslında biraz da kendimizin belirlediğinin farkına varıyorsunuz.
Budayıcıoğlu Kimdir?
Budayıcıoğlu, 1947 yılında Ankara'da doğdu. Kendi tanımlamasıyla, 'sevecen' bir baba ile 'fedakar, otoriter' bir annenin kızıdır. Yükselen ve Mustafa isimlerinde iki küçük kardeşi vardır. Ortaokul ve lise eğitimini TED Ankara Koleji'nde, lisans eğitimini ise Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde aldı. Lisans eğitimi yılları TRT televizyonunun faaliyete geçtiği yıllara denk gelmektedir. Bu süreçte TRT'nin açtığı spikerlik sınavına girip kazandı, 1965 yılında TRT televizyonlarında spikerlik yapmaya başladı. Okul arkadaşları ve hocaları tarafından kendisine 'Miss TRT' lakabı takıldı. 1972 yılı Eylül ayında üniversiteden mezun oldu,[4] bu dönemde spikerlik ve doktorluk arasında seçim yapması için baskılara maruz kaldı ve aynı yılın sonunda kasım ayında spikerliği bıraktı, Aralık ayı itibarıyla üniversitede asistan olarak göreve başladı. Ancak, asistanlık görevi çok uzun sürmedi. Asistan olarak çalışırken TV'de çıkabilmesi için hukuki olarak izin alması gerekliydi. Bu izni verebilecek mercii olan çalıştığı üniversitesini dekanı Prof. Dr. Rıdvan Ege 1973 yılının Ocak ayında izin verilmesinin mümkün olmadığını açıkladı. Aynı ay bayram sırasında Budayıcıoğlu, televizyonda iki program sundu, Ege'nin programa denk gelip TV nöbetçi müdürlüğünden çekim tarihini sorması üzerine programları kaçak olarak sunduğu kanıtlandı. Açılan soruşturmada farklı bir işte çalıştığı için asistanlık görevine son verildi ve Budayıcıoğlu, TV'ye geri döndü. Psikiyatri alanında uzmanlığını 1977 yılında Hacettepe Üniversitesi'nden aldı ve burada 5 yıl öğretim görevlisi olarak çalıştı. Bu dönemde üniversite ve TRT işbirliğiyle hazırlanan çeşitli hastalıklar ve toplumsal sorunların gibi konuların uzmanlarla beraber ele alındığı 'İnsan ve Dünyası' isimli bir programın da sunuculuğunu yaptı. Gülseren Budayıcıoğlu’nun eşi Aydın Budayıcıoğlu’dur. Aydın Budayıcıoğlu doktordur ve Gülseren Budayıcıoğlu’ yla 1973 yılında evlenmiştir. Çift, Aydın Budayıcıoğlu vefat edene kadar Ankara’da yaşamıştır. Yazarlık kariyerine 2004 yılında yazdığı Madalyonun İçi, Bir Psikiyatrın Not Defterinden kitabıyla başladı. İlk iki kitabında kısa hikâyelerle farklı psikiyatrik sorunları ele aldı. Üçüncü kitabı olan Hayata Dön ile birlikte tek bir hikâyeyi ayrıntıları ile yazmaya başladı. İlk dört romanı ve 2019 yılında çıkarttığı Camdaki Kız romanı, psikoterapik romanlardı, bunları tanık olduğu gerçek vakaları hikâyeleştirerek yazdı. 2017-2019 yılları arasında Star TV'de yayınlanan İstanbullu Gelin dizisi yazarın Hayata Dön kitabının bir uyarlamasıdır. 2019-2021 yılları arasında TV8'de yayınlanan Doğduğun Ev Kaderindir dizisi ise yazarın Camdaki Kız adlı eserinden uyarlanmıştır. Bu iki uyarlamanın ilgi görmesinin ardından 2020 yılında Madalyonun İçi, Bir Psikiyatrın Not Defterinden kitabından iki farklı dizi; TV8'de Kırmızı Oda ve TRT 1'de Masumlar Apartmanı dizileri uyarlanarak yayınlanmaya başladı.
Yazar yeni kitabının adının Kırmızı Pelerin olacağını açıkladı. 2021 yılında ise Kanal D' de aynı adlı romandan uyarlanarak Camdaki Kız dizisi yayınlanmaya başlandı. Gülseren Budayıcıoğlu' nun proje tasarımcısı olduğu Yalı Çapkını ve Çöp Adam dizileri 2022 yılında Star TV'de yayınlanmaya başladı. Budayıcıoğlu, Temmuz 2021'den itibaren Hürriyet'te psikoloji üzerine haftalık yazılar hazırlamaktadır. Pek çok konuda eserler vermiş olmasına karşın öncelikle sunuculuğu ile tanınmış, son yıllarda çıkardığı kitaplarla televizyonda İstanbullu Gelin, Doğduğun Ev Kaderindir, Kırmızı Oda, Masumlar Apartmanı, Camdaki Kız, Yalı Çapkını, Çöp Adam, Terzi, Yüz Yıllık Mucize, Sakla Beni ve Yan Oda dizilerine ilham kaynağı olmuştur.
Narsist Kişilik ve Özellikleri
Türkçe' ye özsever olarak geçen narsist sözcüğü, öz-önemini abartan, kendine hayranlık duyan, benmerkezci ve kibirli olmak ile karakterize kişileri tanımlamak için kullanılan psikiyatrik bir rahatsızlıktır. Narsist kişilik bozukluğu ise toplumdaki bazı bireylerin yükseltilmiş özgüven ile kendilerini sürekli diğer insanlardan üstün görmesiyle ortaya çıkan bir kişilik bozukluğudur. Diğer insanlara göre kendilerini üstün görürler. Çoğunlukla benmerkezci kişilik özellikleri ile beraber empati yoksunluğu, kişiliği fazlasıyla büyütme (abartma), başarıya ve güce bağımlı davranışlarla kendilerini belli ederler. En belirgin özelliği kendilerini dünyanın da merkezinde görmek olan narsist kişiler, aynı zamanda çıkarcıdır, kibirlidir, sadece kendilerini severler, eleştiriye kapalıdır ve hata yaptıklarını düşünmediklerinden dolayı özür dilemeyi de bilmezler. Onlar için sadece övgü ve iltifat vardır. Kendilerini eleştiren insanları düşman bilen narsist kişiler için insanlar iki kategoriye ayrılır: Kendisini övenler ve eleştiri yapanlar.
Narsist Kişilik Bozukluğu Kimlerde Görülür?
Narsist kişilik bozukluğu, toplumun bütün kesimlerinde her yaştan insanda görülebilir. Toplum içerisinde görülme oranları ise DSM-IV’ e göre % 6,2'dir. Cinsiyet dağılımında ise, kadınlara göre erkeklerde daha yaygındır.
Narsist Kişilik Bozukluğu Neden Olur?
Narsistliğin tam olarak neden ortaya çıktığı bilinmemekle birlikte, çevre, genetik ve nörobiyoloji ile ilintilidir. Çocuğun çevresinde yaşadığı deneyim, aile ile olan ilişkileri, devamlı övülmek ya da eleştirilmek, aile öyküsünde genetik olarak kişilik bozukluğunun bulunmasının narsistliğin ortaya çıkmasında etkili olduğu düşünülmektedir.
• Aile veya çevrenin manipülatif davranışlara itmesi
• İyi ve kötü davranışlar karşısında övgü ve eleştiri alarak büyümek
• Çocuklarda şiddet ve istismar yaşamak
• Ebeveynlerin büyüme çağında ki çocuktan çok fazla büyük beklentide bulunması
• Çok fazla şımartılarak büyümek
• Gerçekçi geri bildirimler yerine devamlı gerçekçi olmayan övgüler almak
Narsistik Kişilik Bozukluğunun Belirtileri Nelerdir?
Narsist kişiler, kendilerini benzersiz sanırlar, hayranlığa ihtiyaç duyarlar, başkalarından üstün olduklarını düşünürler ve empatiden yoksunlardır. Narsist insanların en sık kullandığı yöntem sizi yalnızlaştırmaktadır. Sizi güçsüzleştirir ve zamanla kendinizi ona mahkum hissedersiniz. Fazla özgüvenli, övgüyü seven, manipüle eden, sürekli haklı çıkan, hakkının yenmesini sevmeyen ama başkalarının hakkını yiyen insanlardır.
Narsistik kişilik bozukluğu olan kişilerin ortak özelliği olarak şunlar sıralanabilir:
1. Kendini eleştirilerin üstünde görür
2. Manipüle edici davranışlar sergiler
3. Diğer bireyleri kendi kazanımları için kullanır.
4. Kendisiyle aynı statüye sahip insanlarla arkadaşlık kurmak ister. Fakat bu gerçekleştiğinde bile önde olma dürtüsü ile çevresiyle yarış halinde olur
5. Kendi yetenek ve başarılarını abartıp, üstün görür.
6. Sürekli haklı çıkacağı ortamları yaratıp onaylanmak ister
7. Sürekli övgü bekler ve bunun için baskı ortamı kurar
8. Diğer insanları kendinden daha yeteneksiz, daha başarısız, daha az zeki ve daha az güzel bulur.
9. İnsanların kendine hizmet etme durumunda olduklarını varsayar.
10. Kendisini toplumun parçası olarak görse de bu toplumun içerisinde özel muameleyi hak ettiğini düşünüp, o toplumun en üstündeki kişi olduğunu iddia eder
11. Başkaları üzerinden var olur.
12. Genellikle bu bozukluğun temelinde çocuklukta yaşanılan değersizlik ve sevgisizlik gibi kavramlar vardır.
13. Ne kadar dışarıya özgüven sahibi gözükse de, içinde kendine güven kavramı kırılgandır ve bunu göstermek en büyük korkusudur.
Neden Bu Yazı
Başarılı oyuncu kadrosuyla dikkat çeken ‘Kral Kaybederse’ dizisinin kadrosunda; Halit Ergenç, Merve Dizdar, Aslıhan Gürbüz, Nilperi Şahinkaya, Murat Garipağaoğlu, Cenan Çamyurdu, Nalan Kuruçim, Fulden Söğüt Etik, Ezgi Ulusoy, Ferhan Gülşah Varlıoğlu, Cihan Talay, Ayşen Gürler, İdil Yener, Ali Rıza Kubilay ve Ferhat Yılmaz yer alıyor.
Dizideki her rol, çok önemli. Dikkatlice izlendiğinde kendimizden, çevremizden çok şey buluyoruz. Dizideki kısaltılmış adıyla Fadi rolü, benim için oldukça etkileyici. Hatta; bu yazının çıkış noktası, dizinin bir bölümünde Fadi’nin bir davranışı: Fadi, işten geç çıktığı sırada, patronunun onu görmesi, Fadi’yi özel aracıyla evine bırakmak istemesiyle başlıyor. Fadi, şaşırıyor. O anki şaşkınlığını yüzündeki beyazlıktan, gözlerindeki bakıştan anlayabiliyoruz. Onu evine getirdiklerinde ise, arabanın kapısını nasıl açacağını bilemiyor; belli ki yaşamında ilk kez böylesine güzel, yeni, özel araca binmiş. Fadi’ nin yeni girdiği her ortamda yüzünün değişim yaşaması, beni çok çok eskilere götürüyor. İnsan, değişime hemen alışabiliyor. Önemli olan da bu.
Kaynaklar:
https://eksisozluk.com
https://tr.wikipedia.org
https://www.memorial.com.tr