Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay, Ada TV’de Nupelda Karabuğday’ın programının konuğu olarak gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Özersay “Ülkenin bölünmesi, kutuplara ayrılması, karşılıklı olarak iki tarafa ayrılmış olması çok tehlikeli. Biz bunun parçası olmamaya gayret gösteriyoruz. Bu kamplaştırma meselesi maalesef yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri için birilerinin oyun planı' ifadelerini kullandı.
Herkesin özellikle siyasilerin çok dikkatli olması gerektiğine dikkat çeken Özersay, 'Burada nefret söylemi ile ilgili olarak bazı isimler bu söylemleri körükleyerek başını çektiler, sahnesini kurdular. Ardından da sanki bu konuda mağdurmuşlar gibi yaparak popülist yaklaşımlar ortaya koydular. BU türden nefret söylemini kullanan ya da bundan yararlanmaya çalışan siyasilere cevap vermek onları muhatap almak onlara yarar, halkı provoke etmeye, bölmeye çalışanların ekmeğine yağ sürer. O nedenle bu kesimlerle söz düellosuna girmek yerine biz Halkın Partisi olarak suç işleyenlerle ilgili polise, Savcılığa başvurmayı disiplin süreçlerini başlatmayı tercih ettik. Herkesi bu konularda çok dikkatli olmaya davet ediyoruz. Özellikle siyasilerin sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerekir” dedi.
Bu oyunun parçası olmadan oyunu bozmak gerektiğini belirten Özersay “Halka karşı, halkın bir bölümüne karşı nefret söylemi kullanan, toplumu bölmeye, çatıştırmaya gayret eden ve Onlarla dalaşa girmemek lazım, durmadan cevap verip konuşturmamak lazım. Suç mu işliyorlar; polise başvurmak lazım. Yasal önlemler almak lazım. Biz bir süre önce Halkın Partisi olarak zamanında uyardık; Bazı kişilerin vatandaş olduktan sonra işledikleri ciddi suçlar var, tecavüz ve çocuk istismarı gibi. Bunları yapanların vatandaşlığının derhal iptal edilmesi ve sınır dışı edilmesi gerekir. Aynı şey nefret suçları için de geçerli olmalı; toplumun belli kısmını hedef alarak nefreti körükleyecek, halkta infiale neden olacak benzeri provokasyonları yapanlara karşı da bu tip önlemler alınmalı. Vatandaş olmayıp burada çalışanlar bu türden bir nefret suçu işlerle halkın huzurunu kaçıracak şekilde nefret kusarlarsa da derhal sınır dışı edilmeleri gerekir” dedi.
“İSTER İKİ DEVLETİ İSTER FEDERASYONU SAVUNUN TÜRK DEVLETLERİ YİNE DE RUM TARAFIYLA BÖYLE BİR İLİŞKİ KURABİLİRDİ”
Programda dış politikayla alakalı değerlendirmelerde de bulunan Özersay Türki devletlerin Avrupa Birliği ile imzaladığı anlaşma ve Güney Kıbrıs’ta elçilik açmalarıyla ilgili olarak da konuştu. Özersay “Yine Cumhurbaşkanlığı bağlamında her iki tarafın da istismar etmeye çalıştığı bir husus. Bir kesim TDT’ye gözlemci üye olduk, bu politikanın sonucu olarak iki ayrı devlet görüşü ile devletimiz tanınacak diyerek bir beklenti yarattı; diğer kesim de bakın söyledikleriniz yalan çıktı, mecbur federasyon görüşeceksiniz demeye başladı. Oysa her iki yaklaşım da maalesef dogmatiktir, dünya gerçekleriyle örtüşmez ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri bağlamında popülist söylemlerdir” dedi.
Özersay açıklamasında şu hususlara dikkat çekti: “Türk Devletleri Teşkilatı üyeleri neden güneyde Büyükelçilik açtılar ve KKTC’yi tanımayacaklarını açıkladılar? Bizim taraf iki ayrı devlet siyaseti izlediği için mi? Hayır. Peki Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye federal çözüm savunmaya devam etmiş olsaydı Türk devletleri böyle bir adım atmayacaklar mıydı? Var mıydı bunun bir garantisi? Hayır. Neden? Çünkü günümüz uluslararası ilişkilerinde duygulara yer yoktur. Müttefik olmak denilen şey anlamını büyük oranda yitirmiş durumdadır, çıkarlar temelinde şekillenen geçici ittifakların öne çıktığı bir dönemden geçiyoruz. Bunu göremez doğru okuyamazsak hayal kırıklıkları yaşamaya devam ederiz. Bu durum hangi çözüm şeklini desteklerseniz destekleyin aynıdır, değişmez.
Türkiye ile İsrail arasında diplomatik ilişkiler uzun süre adeta bitmişti. Bu süre zarfında İsrail ile Kıbrıs Rum yönetimi müttefik oldu. Şimdi bir Türk Devletleri Teşkilatı üyesi Azerbaycan Türk-İsrail ilişkilerinin normalleştirilmesi için arabulucu rolünü üstlenmiş durumda. Yakında Türkiye-İsrail ilişkileri yeniden normalleşirse Doğu Akdeniz’de çok daha farklı bir durum elbette ortaya çıkabilir. Ve bütün bunlar Kıbrıs’ta hangi çözüm şeklini savunursanız savunun, ondan bağımsız olarak hem küresel güç dengeleri hem de bölgesel menfaat ilişkileriyle şekillenecek”.