Sendikal Platform ve bazı partiler 28 Ocak ve 2 Mart’ta “Toplumsal Varoluş” iddiasıyla miting yaptı.
Bu mitinglerde düşünce; “uygulanan ekonomik pakete” karşı durmaydı.
Mevcut UBP hükümetinin istifası isteniyordu.
Bu düşünce sadece sendikaların ve siyasi parti başkanlarının düşüncesiyle sınırlı kaldı.
Çünkü İnönü Meydanı’nı dolduran kabalalık içinde değişik diye adlandıracağımız bir görüntü vardı.
Bu nasıl mı?
Orada “işçisi, işyerinde sorunu olanı, medyadan duyduklarıyla alana gelenler” bir tarafta, diğer tarafta da, “siyasi gelecek kaygısı güden” siyasiler, “ülkeyi yönetmek” iddiasındaki sendikalar vardı!
Önemli ayrıntı
Ancak bu mitinglerde çok önemli bir ayrıntı isteyerek veya bilerek gözden kaçırılmaya çalışıldı.
Bu da; meydanları dolduranların hiç biri diyebileceğimiz bir oranda “uygulanan paketi” bilmiyordu.
Paketin içinde ne var, uygulanırsa ne olur? Sorularına yanıt verecek kişi veya kişileri bulmak zordu miting alanında.
Bu paketi bilmeyen bakan ve milletvekili olduğunu ele aldığımız zaman halkın “önemli ayrıntılar” içeren paketi yakından bilmesini düşünmekte doğru olmaz.
“Pakete neden itiraz ediyorsunuz?”a verilen cevaplarda sadece, “ekonomik kötü olacak”, “bilmem herkes öyle düşünüyor”, “şu parti başkanı şöyle dedi”, “medyada böyle yazdı” gibi kulaktan dolma “lafları” duyuyoruz.
Sorulması gereken soru
Ayrıca paketle ilgili çıkarılan “yaygarada” “bu paket açı, kötü” diyenlere sormak gerekmiyor mu, “Diyelim ki doktora gittiniz, size yazılan reçete de ‘acı’ olan ilaçlar olacak. Doktorun reçetesine ‘bunu ben içmem’ diye itiraz etme hakkınız olur mu?”
Hayır, olamaz.
İyileşmek istiyorsanız, o reçeteyi “uygulamak” zorundasınız.
Uygulamazsanız, hasta olan KKTC ekonomisini “kaybetmemek” elde değil!
Sendikaların 24 Mart süresini de bir de bu açıdan değerlendirmelerinde “fayda” var.