1984 yılında Güney Kıbrıs’ta çıkan yasanın Simon Aykut başta olmak üzere tutuklamaların hiçbir yasal dayanağı olmadığı ortaya çıktı.
Simon Aykut’un avukatları, Güney’deki tutuklamaların hiçbir dayanağı olmadığını ortaya çıkardı. İşte Güney’de mülkiyet davalarında hukuki deprem yaratan gerçeklerle ilgili çarpıcı tespitler.
“Titiz bir hukuki inceleme, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 44/1984 sayılı Yasası'da öngörülen ve Kuzey Kıbrıs'ta daha önce Kıbrıslı Rumlara ait olan mülklerin mülkiyetine ilişkin davalarda ceza hukukunun uygulanması için gerekli olan kritik bir ön koşulun hiçbir zaman yerine getirilmediğini ortaya koydu.
Bu gerçek sadece Simon Aykut davasını zayıflatmakla kalmıyor. Kıbrıs Cumhuriyeti'nin KKTC'de faaliyet gösteren iş insanlarına ve diğerlerine karşı başlattığı tüm yasal saldırının, yalnızca uluslararası ve Avrupa hukuk normlarını ihlal etmekle kalmayıp, aynı zamanda Kıbrıs hukukunun kendisine de doğrudan aykırı olduğunu ortaya koydu.
Başından beri siyasi bir kovuşturma olarak şüphelenilen soruşturma, şimdi Kıbrıs hukukunun kendisini açıkça hiçe sayarak gerçekleştirilen, yasal olarak temelsiz bir eylem olarak da ortaya çıktı.
İŞTE GÖZDEN KAÇAN HÜKÜM
44/1984 Sayılı Kıbrıs Kanunu’ndan kovuşturmayı zayıflatan gözden kaçan hüküm şöyle:
44/1984 Sayılı Kanun ('Kanun'), Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından Gazimağusa ve Girne ilçelerinde bulunan arazilerin sicilini düzenlemek amacıyla çıkarılmıştır. Kanun, orijinal sicillere alternatif olarak 'Türklerin elindeki sicillerin yerine, Yeni Kayıtlar' oluşturulmasını öngörmektedir. Kanun, 'Yönetici' olarak adlandırılan bir pozisyonu tanımlamakta ve esasen Yönetici tarafından 'Yeni Kayıtlar'ın hazırlanması ve kabulü için üç prosedürel adım öngörmektedir:
(A) Resmi Gazete'de, iddia edilen her mülk sahibinin mülkiyet bilgilerini içeren bir beyan sunması çağrısında bulunan bir bildirinin yayınlanması.
(B) Beyannamelerin ekli belgeler ve diğer delillerle birlikte alınması üzerine Müdür, bunların incelenmesi ve doğrulanması sürecine devam eder.
(C) Müdür tarafından sunulan beyannamelerin doğrulanması tamamlandıktan sonra, Müdür, yeni mülkiyet kayıtlarının hazırlanacağını ve bildirimle ilgili alan ayrıntılarını kamuoyuna bildiren bir duyuru yayınlar.
BU BELGELER DAVAYA SUNULMADI
Kanun ayrıca, Müdürün verebileceği iki tür belge öngörmektedir:
1. Kanunun, Müdürün 'Kayıt belgelerinin verilmesi mümkün olana kadar' düzenlemesine izin verdiği 'Mülkiyet Belgesi' [Kanunun 10(2). Maddesi].
2. Kanunun, Müdürün 'Yeni kayıtların hazırlanmasından sonra' düzenlemesine izin verdiği 'Tescil Belgesi' [Kanunun 10(1) Maddesi].
Kanuna göre, 'Müdür tarafından bu madde uyarınca verilen herhangi bir tescil belgesi geçici olacak ve yalnızca verildiği mülk üzerinde varsayımsal bir mülkiyet hakkı teşkil edecektir' [Kanunun 10(3) Maddesi].
RUM TAPU MÜDÜRÜ DE DOĞRULADI
Simon Aykut aleyhindeki cezai kovuşturma sırasında, 8 Temmuz 2025 tarihli duruşmada, Savcılığın tanığı, Kıbrıs Cumhuriyeti Tapu Sicil Müdürlüğü temsilcisi Bayan Kyprianou şunları doğruladı:
Kamuoyuna yeni tapu sicillerinin hazırlanacağı bilgisini veren duyurunun hiçbir zaman yayınlanmadığı.
Tapu Müdürü'nün yeni sicillere kaydı incelemediği, onaylamadığı ve tamamlamadığı ve mülkiyet beyanlarının güvenilirliğinin doğrulanmadığı.
Bugüne kadar yalnızca 'Mülkiyet Belgeleri' düzenlendiği ve Kanun uyarınca hiçbir 'Tescil Belgesi' düzenlenmediği.
Bu olgusal tespitler ve Kanun hükümleri sonucunda varılan sonuçlar şunlardır:
1. Kamuoyuna yeni mülkiyet kayıtlarının hazırlanacağı (yukarıdaki 8(c) maddesinde belirtildiği gibi) konusunda bilgi veren herhangi bir kamu duyurusu yapılmadığından; ve hiçbir
“Tescil Belgesi” (yukarıdaki 9.2. bölümde belirtildiği gibi) düzenlenmemiştir.
– Kıbrıs Yasalarına göre “Yeni Kayıtlar” hiçbir zaman kesinleştirilmemiştir.
2. Bir “tescil belgesi” ancak Müdür yeni sicili inceleyip kesinleştirdikten sonra verilebileceğinden – ve o zaman bile, bu belge Yasaya göre hala “geçici” kabul edilecek ve yalnızca bir mülkiyet “karinesi” oluşturacağından – tescil belgelerinin düzenlenmesi mümkün olana kadar düzenlenebilecek bir “mülkiyet belgesi” bile mülkiyet karinesi oluşturmaz.
3. Bugüne kadar yalnızca “Mülkiyet Belgeleri” düzenlendiği göz önüne alındığında, hiçbir bireyin Gazimağusa ve Girne topraklarındaki herhangi bir belirli taşınmazın yasal sahibi olduğuna dair yasal bir karinesi bile yoktur.
YASAL DAYANAKLARI ÇÖKTÜ
4. Ve en önemli sonuç: 'Yeni Kayıtlar' hiçbir zaman kesinleştirilmediğinden ve 'Tescil Belgeleri' hiçbir zaman verilmediğinden, Kanun'un 11. maddesi (gözden kaçan hüküm) uyarınca, Gazimağusa ve Girne topraklarında 'mülk sahipliğine ilişkin' hiçbir yasa - Sayın Aykut ve diğer tüm sanıklar aleyhindeki iddianamenin dayandığı ceza kanunu da dahil olmak üzere uygulanamaz.
Bu bulgular ışığında, kaçınılmaz sonuç açıktır. Kıbrıs Cumhuriyeti, düzinelerce, hatta daha fazla kişiyi yasal bir dayanak olmaksızın yargılamak veya uluslararası tutuklama emri çıkarmakla kalmamış, bunu kendi hükümlerine göre yürürlükte bile olmayan yasalar uyarınca yapmıştır.
Bu yalnızca hukuki bir yanlış adım değil. Derin bir kurumsal başarısızlıktır; dayandığı hukukun ağırlığı altında çöken bir kovuşturmadır.